MUHAMMED

Muhammed


BAYRAK

TC.Bayrak



Welcome, Guest
You have to register before you can post on our site.

Username
  

Password
  





Forum Statistics
Members:» Members: 5
Latest member:» Latest member: Ahmed
Forum threads:» Forum threads: 2,209
Forum posts:» Forum posts: 2,400

Full Statistics Full Statistics

Search Forums

(Advanced Search)

DOWNLOADEN


“Downloaden Bölümümüzden BEDAVA Grafik Paketleri,E-Kitaplar ve Bedava Bilgisayar Programlarını Tek TIKLA BEDAVA indirebilirsiniz”
(Raşit Tunca)




AYET

“Yeryüzüne muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır”
ENBİYA Suresi 105


FELSEFEMiZ

“ iSLAM OKUMAK YAZMAK YADA ÇiZMEK DEĞiLDiR, Yahutta O Hadis şöyle, Bu Ayette böyle diyor Diye Papağanlıkda Değildir. islam Kuranı ve sünneti HAYATINA TATBiK edip, Onunla Yaşayabilmekdir”
(Karoglan Raşit Tunca Sözü)


Raşit Tunca Sözü

“Yüzme bilmek Denizden çıkmana fayda vermez, taaki yüzme biliyorsan, denizedee düştüysen, ellerini, kollarını, ayaklarını çırpacaksın, ve birde tutuncak dal bulacak, tutunup çıkacaksın. ilimde böyledir, bir ilmi bilmek fayda etmez, taaki, onu hayatında tatbik edesiye, Dinde böyledir, din bilmek imanını kurtarmaz, taaki, ne zaman, bildiğin öğrendiğin dinini hayatında tatbik edip, yaşadın, o zaman belki kurtulursun.”
(Karoglan Raşit Tunca Sözü)

GÜZEL SÖZ

“ Bazen Hata Yapıvermek, Doğruyu bulmanın ilk Basamağıdır.
(Başağaçlı Raşit Tunca Sözü)



En faziletli zikir hangisidir? Allah’ı zikretmenin en güzel şekli nedir?

Peygamberimizin okuduğu ve tavsiye ettiği zikirler var mı? Allah’ı
zikretmenin fazileti ile ilgili hadisler.Zikir; Allah’ı anma, hatırlama, ona dua ve ibadet etmek anlamlarına gelir.
Günlük okunacak zikirler ve anlamları:

SÜBHANALLAHİ VE BİHAMDİHİ ZİKRİ

Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:
“Her kim günde yüz kere «Sübhânallâhi ve bihamdihi»
“Allah’ı hamd ile tesbih ederim” derse o kimsenin hataları deniz köpüğü
kadar da olsa dökülür, yâni mağfiret olunur.” Hadîs-i şerîfi, Buhârî Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-’dan rivayet etmiştir. (Buhârî, Deavât, 65) Bu hâdis-i şerîf mü’minler için büyük bir tebşîrdir, yani müjdedir. Yine Ebû Hüreyre’den rivayete göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“İki kelime vardır ki Rahman Teâlâ’ya sevgili, lisanda hafif, mîzanda da ağırdırlar. Bunlar:

SÜBHANALLAHİ VE BİHAMDİHİ SÜBHANALLAHİL AZİM ZİKRİ

«Arapça:
Türkçe Okunuşu: Sübhânallâhi ve bihamdihi sübhânallâhi'l azîm.
Anlamı: Allah’ı hamd ile tesbîh ederim, büyük Allah’ı tesbîh ederim.» kelimeleridir.” (Buhârî, Deavât, 65) Yine Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:
“Rabbini zikredenle etmeyenin hâli diri ile ölünün hâli gibidir.” yani
Rabbini zikreden kimse diridir, Rabbini zikretmeyen kimse de ölüdür.
(Buhârî, Deavât, 66) Bu hadîs-i şerîf ehl-i zikr için pek büyük bir
tebşîrdir.
Zikrullahın envâı çoktur. Meselâ Lafza-i celâl, kelime-i tevhîd ve
sâir esmâ-i hüsnâ ile zikir olduğu gibi, Kur’ân tilâveti, hadîs-i şerîf
kırâati, din ilimleri öğrenmek dahi hep zikrullahtan ma’dûddur. Zira,
hayatta olan kimsenin zahiri nûr-i hayâtın parlamasıyla ve bâtını nûr-ı
ilim ve idrâkiyle süslendiği gibi, zikrullah eden zâtın dahi zahiri
amel-i sâlih ve tâat nûruyle, bâtını da ma’rifet-i sübhâniyye nûruyla
süslenir. Zikrullah etmeyen kimse ise her ne kadar dünyâ işiyle meşgul
olsa da onun zahiri ibâdetten uzak ve muattal olduğu gibi bâtını da
bâtıldır. Fakat kalbi uyanık ve zâkir olan kimse dünyâ işi ile meşgul
olsa da yine kalbi zâkirdir. Nitekim âyet-i celîlede böyle insanların
vasfında:
“Öyle ricâl vardır ki ticâret satış onları Allah’ın zikrinden alıkoymaz.” buyrulmuştur. (Nûr sûresi, 37)
Yine Buharî’nin Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-’dan rivâyet ettiğine göre Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır. “Allah Teâlâ Hazretlerinin husûsi bazı melekleri vardır ki, yüryüzünde elh-i zikri aramak için dolaşırlar. Ne vakit ki Allah’ı
zikreden bir cemâat bulurlarsa birbirlerine nidâ ederek «Geliniz
aradığınız buradadır» diyerek orada toplanırlar. Ve o mevkii
kanatlarıyla semâya kadar çevirirler. Sonra Allah Teâlâ Hazretleri, o
ehl-i zikrin ahvâl ve akvâlini, o meleklerden daha ziyâde kendisi
bildiği halde onlara hitaben: – Kullarım ne söylüyorlar? der.
Melekler; – Seni tesbîh ve tekbîr ediyorlar. Sana hamdediyorlar. Seni temcîd ediyorlar.
Allah Teâlâ: – Beni hiç görmüşler mi? der. Melekler de: – Hayır yâ Rabbi Zâtına kasem ederiz ki hiç görmemişler, derler.
Allah Teâlâ – Pekiyi, beni görselerdi nasıl olurlardı? Melekler:
– Eğer Seni görselerdi sana daha çok ibâdet ederler; seni bütün
kudretleriyle temcîd ederler, seni bütün kuvvetleriyle tesbîh ederlerdi,
derler. Allah Teâlâ: – Kullarım benden ne istiyorlar? der. Melekler: – Senden cenneti istiyorlar, derler.
Allah: – Orayı görmüşler mi? der. Melekler de: – Hayır, yemin ederiz ki hiç görmemişler. – Pekiyi görselerdi nasıl olurlardı?
– Eğer görselerdi oraya daha fazla düşkün olurlardı, orayı daha fazla
arzu ederlerdi, oraya daha fazla rağbet ederlerdi, derler.
Allah Teâlâ: – Pekiyi nelerden Allah’a sığınıyorlar? Melekler: – Cehennemden, derler. – Pekiyi onu hiç görmüşler mi? – Hayır, Vallahi hiç görmemişler. – Pekiyi ya bir görselerdi nasıl olurlardı? – Eğer bir görselerdi ondan daha çok kaçarlar, daha fazla korkarlardı.
Bunlardan sonra Allah Teâlâ şöyle buyurur: – Sizi şâhid tutarım ki, ben bu kullarımı mağfiret ettim. İçlerinden bir melek şöyle der: – Yâ Rabbi, filan onlardan değildir, o bir işi için onların arasına gelmiştir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: – Madem ki beraber duruyorlar, onlarla beraber oturanlar şekavetten uzak olurlar.” (Onları da mağfiret ettim.) buyurur. (Buhârî, Deavât, 66)

ZİKİRLE İLGİLİ HADİSLER

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyuruyor: «Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh» zikrini çok ediniz. Zîrâ, o, cennetin hazînesidir.” (Buhârî, Deavât, 50) “Sana arşın altındaki cennet hazinesinden bir kelime söyleyeyim mi?

LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAH ZİKRİ

«Arapça:
Türkçe Okunuşu: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.
Anlamı: Günahlardan korunmaya güç yetirmek ve taate kuvvet
bulmak, ancak Allah’ın tevfik ve yardımıyladır.» kelimesidir. Kul bunu
söyleyince: «Kulum hakkı  teslîm etti ve benden onu selâmette
kılmamı istedi» der.”

LA İLAHE İLLALLAH ZİKRİ

“Ben bir söz biliyorum ki kul onu kendisine ölüm gelince söylerse
ruhu cesedinden çıkarken ruhuna bir başka ferahlık geldiğini görür. Ve o
söz kıyamette onun için nur, aydınlık olur. O söz:
«Arapça:
Türkçe Okunuşu: Lâ ilâhe illallah.
Anlamı: Allah’dan başka ilah yoktur.» sözüdür.” (Bkz. İbn Hanbel, I, 37; Râmûzü’l-ehâdis) “Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- “İmânınızı dâima yenileyiniz” buyurdu da: “– Yâ Rasûlallah imânımızı nasıl yenileyeceğiz?” diye suâl olundu. Cevaben: «Lâ ilâhe illallah» zikr-i şerifini çok yapınız, buyurdu. (İbn Hanbel, II, 359; Hâkim, IV, 285/7657)
“– Bir kul ihlâs ile «Lâ ilâhe illallah» derse,
bu hiç bir hicaba takılmadan yükselir. Allah’a vâsıl olunca Allah bunu
söyleyene nazar eder. Allah bu tevhîd getirene nazar etdi mi onu
rahmetine dâhil etmesi Allah’ın hakkıdır.” (Tirmizî, Deavât, 86) “Yâ
Muâz, günde kaç defa Allah’ı zikrediyorsun? On bin defa” Lâ ilâhe
illallah” diyerek mi? Bak sana bazı kelimeler öğreteyim, bu onbin defa
demenden senin için daha kolaydır. Şöyle de:
“Allah’ın kelimeleri adedince Lâ ilâhe illallah. Yarattıkları
adedince Lâ ilâhe illallah, Arş ağırlığınca Lâ ilâhe illallah. Semâlar
dolusu lâ ilâhe illallah. Bunlarla berâber bunların mislince lâ ilâhe
illallah. Bunlarla beraber bunların mislince Allahu ekber. Bunlarla
beraber bunların mislince elhamdülillah”. Böyle dersen ne bir melek
sevabını yazmağa takat getirebilir, ne de bir başkası.” (Ali el-Müttâkî, I, 442/1910)
“Dünyâ lezzetini ve eğlencesini terkedip de gençliğiyle beraber
Allah’ın tâatına yönelen gence Allah Teâlâ yetmiş iki sıddîkin ecrini
verir ve ona şöyle hitâb eder: “Ey şehvetini terkederek gençliğini benim
uğrumda feda eden genç! Sen benim yanımda bazı meleklerim gibisin!” (Tirmizî, Zühd, 53, Tuhfetü’z-Zakirîn, 241) “Ne ben, ne de benden evvelki nebiler:

SÜBHANALLAHİ VELHAMDÜLİLLAHİ VELA İLAHE İLLALLAHÜ VALLAHÜ EKBER ZİKRİ

«Arapça:
Türkçe Okunuşu: Sübhanallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber.
Anlamı: Allah eksik sıfatlardan beridir. Hamd Allah’adır. Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür.» tesbîhinden daha efdal bir kelime ile tesbîh etmemişlerdir.” (Ali el-Müttâkî, no: 2015)
“Yâ Hafsa! Çok konuşmaktan sakın. Söylenen şey zikrullah
olmadıkça kalbi öldürür. Fakat Allah’ın zikrini çok yap. İşte bu kalbi
diriltir.” (Ali el-Müttâkî, no: 1896)
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey Âdem oğlu, fecirden ve asırdan sonra bir saat beni zikret, bunların arasına ben kefilim.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no: 6055)

SÜBHANALLAH, ELHAMDÜLİLLAH VE ALLAHU EKBER DEMENİN FAZİLETİ

Bir gün, başta Ebû Zer (r.a.) olmak üzere muhacirlerin fakir olanları
Peygamber Efendimiz’e gelerek şöyle dediler: “Yâ Resulallah, varlık
sahipleri yüksek dereceleri ve dâimi nimetleri alıp gittiler. Çünkü
onlar da bizim gibi namaz kılıyor, bizim gibi oruç tutuyor. Onlar sadaka
veriyor, biz veremiyoruz. Onlar köle âzat ediyor, biz edemiyoruz.”
Sahabîleri dinleyen Peygamberimiz, onların gönlünü şu müjdesiyle
aldı: “Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişir,
sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli
olamaz. Meğer ki, sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. Her
namazdan sonra ‘otuz üçer kere Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahu
ekber’ derseniz, tamamı 99 eder. Yüzün tamamında da, ‘Lâilaheillallahü
vahdehu lâ şerika leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli
şeyin kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa,
affolunur.” (Müslim, Mesacid: 146; Ebû Dâvud, Vitir: 2)

SÜBHANALLAH ZİKRİ

«Arapça:
Türkçe Okunuşu: Sübhanallah.
Anlamı: Allah noksanlardan münezzehtir.
ELHAMDÜLİLLAH ZİKRİ
«Arapça:
Türkçe Okunuşu: Elhamdülillah.
Anlamı: Şükür Allah’adır, Allah’a şükürler olsun, hamd Allah’adır.

ALLAHU EKBER ZİKRİ

«Arapça:
Türkçe Okunuşu: Allahu ekber.
Anlamı: Allah en büyüktür. Allah her şeyden üstündür, uludur, azametlidir.

ESMAÜL HÜSNA ZİKRİ

“Muhakkak ki Allah Teâlâ’nın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları bellerse cennete girer.” اَللّٰهْ  Allah: Varlığı zorunlu olan ve bütün övgülere layık bulunan zâtın husûsî ve en kapsamlı ism-i şerifi. اَلرَّحْمٰنُ er-Rahmân: Bütün mahlûkâta merhamet eden, hepsine de nîmetler veren. اَلرَّح۪يمُ  er-Rahîm: Pek ziyâde merhamet edici, bilhassa mü’minlere rahmet eden. اَلْمَلِكُ el-Melik: Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi. اَلْقُدُّوسُ  el-Kuddûs: Hatâdan, gafletten, aczden ve her türlü eksiklikten münezzeh/çok uzak ve pek temiz. اَلسَّلَامُ es-Selâm: Her
çeşit ârıza ve hâdiselerden sâlim kalan, her türlü tehlikelerden
kullarını selâmete çıkaran, Cennet’teki bahtiyar kullarına selâm eden.
اَلْمُؤْمِنُ  el-Mü’min: Gönüllerde îman ışığı
yakan, kendine sığınanlara eman verip onları koruyan, rahatlatan, güven
veren, vaadine güvenilen. اَلْمُهَيْمِنُ  el-Müheymin: Kâinâtın bütün işlerini gözetip yöneten ve koruyan. اَلْعَز۪يزُ  el-Azîz: Yenilmeyen yegâne gâlip. اَلْجَبّٰارُ  el-Cebbâr: Kırılanları
onaran, eksikleri tamamlayan, yaratılmışların hâlini iyileştiren,
irâdesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir
olan, hüküm ve iradesine karşı gelinmek ihtimali bulunmayan.
اَلْمُتَكَبِّرُ  el-Mütekebbir: Her şeyde ve her hâdisede büyüklüğünü gösteren, azamet ve yüceliğini izhâr eden. اَلْخَالِقُ  el-Hâlık: Her
şeyin varlığını ve varlığı boyunca görüp geçireceği halleri, hâdiseleri
tayin ve tesbit eden ve ona göre yaratan, yoktan vâr eden.
اَلْبَارِئُ  el-Bâri’: Eşyâyı ve her şeyin âzâ ve
cihazlarını birbirine uygun bir hâlde yaratan, bir örneği olmaksızın
canlıları yaratan. اَلْمُصَوِّرُ el-Musavvir: Tasvîr eden, her şeye bir şekil ve hususiyet veren. اَلْغَفَّارُ  el-Ğaffâr: Mağfireti pek bol olan. Dilediği kullarını da günahlardan koruyan. اَلْقَهَّارُ  el-Kahhâr: Her şeye, her istediğini yapacak surette gâlib ve hâkim. اَلْوَهَّابُ el-Vehhâb: Çeşit
çeşit nimetleri devamlı bağışlayıp duran. Her zaman, her yerde ve her
şeyi karşılık beklemeden çok çok ve bol bol veren. اَلرَّزَّاقُ er-Rezzâk: Yaratılmışlara, faydalanacakları şeyleri ihsân eden, bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren. اَلْفَتَّاحُ el-Fettâh: Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran, iyilik kapılarını açan, hakemlik yapan. اَلْعَل۪يمُ el-Alîm: Her şeyi hakkıyla ve çok iyi bilen. اَلْقَابِضُ  el-Kâbıd: Sıkan, daraltan, rızkı daraltan, canlıların rûhunu alan. اَلْبَاسِطُ el-Bâsıt: Açan, genişleten, rızkı bollaştıran, ruhları bedenlerine yayan. اَلْخَافِضُ  el-Hâfıd: Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan, zillete düşüren. اَلرَّافِعُ er-Râfi’: Yukarı kaldıran, yükselten, yücelten. اَلْمُعِزُّ  el-Mu’izz: İzzet ve şeref veren, ağırlayan. اَلْمُذِلُّ  el-Müzill: Zillete düşüren, hor ve hakîr eden. اَلسَّم۪يعُ  es-Semi’: Hakkıyla işiten. اَلْبَص۪يرُ  el-Basîr: Hakkıyla gören. اَلْحَكَمُ  el-Hakem: Hükmeden, hakkı yerine getiren, hükmünü eksiksiz icrâ eden. اَلْعَدْلُ  el-Adl: Mutlak adâlet sahibi, aşırılığa meyletmeyen. اَللَّط۪يفُ el-Latîf: En
ince işlerin bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nüfuz
edilemeyen en ince şeyleri yapan, yaratılmışların ihtiyacını en ince
noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan. اَلْخَب۪يرُ  el-Habîr: Her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar olan. اَلْحَل۪يمُ  el-Halîm: Suçluların
cezâsını vermeye gücü yettiği hâlde onlara yumuşak davranan ve
cezâlarını geriye bırakan. Allah, gazabda acele etmez, mühlet verir,
yaptıklarına pişman olup tevbe edenleri affeder, ısrar edenler hakkında
ise artık hüküm kendisine kalmıştır. اَلْعَظ۪يمُ el-Azîm: Bütün büyüklüklerin sâhibi. Zâtının ve sıfatlarının mâhiyeti anlaşılamayacak kadar ulvî. اَلْغَفُورُ  el-Ğafûr: Mağfireti
çok olan, bütün günahları bağışlayan. Allah, istediği kusurları
insanların gözünden gizlediği gibi, melekût âlemi sâkinlerinin gözünden
de gizler. اَلشَّكُورُ  eş-Şekûr: Kendi rızâsı
için yapılan sâlih amelleri, daha ziyâdesiyle karşılayan, az tâat
karşılığında çok büyük dereceler veren, sayılı günlerde yapılan amel
karşılığında âhiret âleminde sonsuz nimetler lûtfeden. اَلْعَلِيُّ
el-Aliyy: Her hususta, her şeyden yüce olan. Her şey kendisinin dûnunda, emrinde ve hükmü altında olan. اَلْكَب۪يرُ  el-Kebîr: Büyüklükte kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen, bütün büyüklükler kendisine mahsus olan. اَلْحَف۪يظُ  el-Hafîz: Yapılan
işleri bütün tafsilâtıyla tutan, her şeyi belli vaktine kadar âfât ve
belâlardan saklayan, koruyup gözeten. اَلْمُق۪يتُ  el-Mukît: Her yaratılmışın azığını ve gıdasını tayin eden, azıkları beden ve kalblere gönderen. اَلْحَس۪يبُ  el-Hasîb: Herkesin
hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilât ve teferruatıyla
hesabını iyi bilen, her şeye ve herkese her ihtiyacı için kâfi gelen,
onları hesaba çeken. اَلْجَل۪يلُ  el-Celîl: Celâdet, azamet ve heybet sâhibi, celâl sıfatları ile muttasıf. اَلْكَر۪يمُ  el-Kerîm: Keremi, lütuf ve ihsânı bol, her türlü fazilete sahip olan. اَلرَّق۪يبُ  er-Rakîb: Bütün varlıklar üzerinde gözcü, bütün işler murakabesi altında bulunan. اَلْمُج۪يبُ  el-Mücîb: Kendine duâ edip yalvaranların isteklerini işitip cevab veren, onları cevapsız bırakmayan. اَلْوَاسِعُ  el-Vâsi’: Geniş
ve müsaadekâr. Allah’ın ilmi, ihsânı, rahmeti, kudreti, af ve mağfireti
geniştir ve her şeyi kaplamıştır. اَلْحَك۪يمُ  el-Hakîm: Bütün emirleri ve işleri hikmetli, yerli yerinde ve sağlam olan. اَلْوَدُودُ  el-Vedûd: İyi kullarını seven, onları rahmet ve rızâsına erdiren. Sevilmeye ve dostluğa lâyık yegâne varlık. اَلْمَج۪يدُ  el-Mecîd: Zâtı şerefli, ef‘âli güzel olan, her türlü övgüye lâyık bulunan. اَلْبَاعِثُ  el-Bâis: Ölüleri diriltip kabirlerinden kaldıran; gönüllerde saklı olanları meydana çıkaran. اَلشَّه۪يدُ  eş-Şehîd: Her zaman ve her şeyi gözlemiş olarak bilen, her yerde hâzır ve nâzır olan. اَلْحَقُّ  el-Hakk: Fiilen
var olan, mevcûdiyeti ve uluhiyeti gerçek olan, varlığı hiç değişmeden
duran. Hakikaten vâr olan yalnız O’dur. اَلْوَك۪يلُ el-Vekîl: Usûlüne
uygun şekilde, kendisine tevdi edilen işleri en güzel şekilde
neticelendiren, güvenilip dayanılan, tevekkül edilen. اَلْقَوِيُّ  el-Kaviyy: Çok kuvvetli, her şeye gücü yeten, kudretli. اَلْمَت۪ينُ  el-Metîn: Çok sağlam, kuvveti çok ve şiddetli olan. اَلْوَلِيُّ  el-Veliyy: İyi kullarına dost olan, yardım eden. اَلْحَم۪يدُ  el-Hamîd: Ancak kendisine hamd ü senâ olunan, bütün varlığın diliyle biricik övülen, medhedilen. اَلْمُحْص۪ي  el-Muhsî: Her şeyin sayısını ve miktarını tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen. اَلْمُبْدِئُ  el-Mübdi’: Mahlûkatı maddesiz ve örneksiz olarak ilk baştan yaratan. اَلْمُع۪يدُ el-Mu’îd: Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan. اَلْمُحْي۪  el-Muhyî: Hayat veren, can bağışlayan, sağlık veren. اَلْمُم۪يتُ  el-Mümît: Canlı bir mahlûkun ölümünü yaratan, öldüren. اَلْحَيُّ  el-Hayy: Dâimâ diri; her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten. اَلْقَيُّومُ el-Kayyûm: Gökleri,
yeri, her şeyi ayakta tutan. Bir şeyin kıyâmı, yani, bir varlık sâhibi
olarak durabilmesi neye bağlı ise, onu veren. Her şeyin varlığı
kendisine bağlı olup kâinatı idare eden. Her şey Hak ile kâimdir.
اَلْوَاجِدُ  el-Vâcid: Hiçbir şeye ihtiyacı
olmayan, müstağnî; istediğini, istediği vakit bulan. Kendisi için
lüzumlu olan şeylerin hiç birinden mahrum olmayan. اَلْمَاجِدُ  el-Mâcid: Kadr ü şânı büyük, kerem ve semâhati bol. اَلْوَاحِدُ  el-Vâhid: Tek.
Zâtında, sıfatlarında, işlerinde, isimlerinde, hükümlerinde asla
şerîki/ortağı, nazîri/benzeri ve dengi bulunmayan. اَلصَّمَدُ  es-Samed: Hâcetlerin
bitirilmesi, ızdırapların giderilmesi için tek merci’, ihtiyaç ve
dileklerde kendisine müracaat edilen, arzu ve bütün istekler kendisine
sunulan, kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan. اَلْقَادِرُ  el-Kâdir: İstediğini, istediği gibi yapmaya gücü yeten. اَلْمُقْتَدِرُ  el-Muktedir: Kuvvet ve kudret sâhipleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden. اَلْمُقَدِّمُ  el-Mukaddim: İstediğini ileri geçiren, öne alan. اَلْمُؤَخِّرُ  el-Muahhir: İstediğini geri koyan, arkaya bırakan. اَلْاَوَّلُ  el-Evvel: Her varlıktan mukaddem olan, başlangıcı olmayan. اَلْاٰخِرُ  el-Âhir: Varlığının sonu olmayan. اَلظَّاهِرُ  ez-Zâhir: Âşikâr olan, kat’î delillerle bilinen. اَلْبَاطِنُ  el-Bâtın: Gizli olan; duyu organları ile idrâk edilemeyen, mâhiyeti bilinemeyen. اَلْوٰالى  el-Vâlî: Mahlûkatın
işlerini yoluna koyan, bu muazzam kâinatı ve her an meydana gelen
hâdisatı tek başına tedbîr ve idare eden, kâinâtın hâkimi.
اَلْمُتَعَال۪ى el-Müteâlî: Yaratılmışlar hakkında aklın
mümkün gördüğü her şeyden, her hal ve tavırdan pek yüce ve pek
münezzeh. İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın.
اَلْبَرُّ  el-Berr: Kulları hakkında kolaylık isteyen; iyilik ve bahşişi çok olan, vaadini yerine getiren. اَلتَّوَّابُ et-Tevvâb: Kullarını tevbeye sevkeden, tevbeleri çokça kabûl edip, günahları bağışlayan. اَلْمُنْتَقِمُ el-Müntekım: Suçluları, adâleti ile müstehak oldukları cezaya çarptıran. اَلْعَفُوُّ el-Afüvv: Affı çok. Hiçbir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden, kökünden kazıyan. اَلرَّؤُۧفُ  er-Raûf: Çok re’fet ve şefkat sâhibi. مَالِكُ الْمُلْكِ  Mâlikü’l-Mülk: Bütün
mülkün mâliki ve hâkimi. Allah Teâlâ mülkün hem sâhibi, hem
hükümdârıdır, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder. ذُو الْجَلَالِ
وَالْاِكْرَامِ Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm: Hem büyüklük ve azamet, hem de fazl u kerem sâhibi. اَلْمُقْسِطُ  el-Muksit: Bütün
işlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan. Adâlet sâhibi.
Mazlûma acıyıp zâlimin elinden kurtaran. اَلْجَامِعُ  el-Câmi’: İstediğini,
istediği zaman, istediği yerde toplayan. Birbirine benzeyen, benzemeyen
ve zıd olan şeyleri bir araya getirip tutan. Kıyâmet günü hesâba çekmek
için mahlukatı toplayan. اَلْغَنِيُّ  el-Ğaniyy: Çok zengin ve her şeyden müstağnî. اَلْمُغْن۪ي  el-Muğnî: İstediğini zengin eden, tatmin eden. اَلْمَانِعُ  el-Mâni’: Dilemediği şeyin gerçekleşmesine müsaade etmeyen, kötü şeylere mâni olan. اَلضَّآرُّ  ed-Dârr: Elem ve zarar verici şeyleri yaratan. اَلنَّافِعُ  en-Nâfi’: Hayır ve menfaat verici şeyleri yaratan, fayda veren. اَلنُّورُ en-Nûr: Âlemleri nurlandıran; istediği sîmalara, zihinlere ve gönüllere nûr bahşeden, nûr kaynağı. اَلْهَاد۪ى  el-Hâdî: Hidâyeti yaratan, yol gösteren, murada erdiren. اَلْبَد۪يعُ el-Bedî‘: Örneksiz,
misalsiz, acîb ve hayret verici âlemler îcad eden. Zâtında, sıfatında,
fiillerinde, emsâli görülmemiş olan. اَلْبَاق۪ي  el-Bâkî: Varlığı devamlı olan, sonu olmayan. اَلْوَارِثُ  el-Vâris: Servetlerin geçici sâhipleri elleri boş olarak yokluğa döndükleri zaman servetlerin hakikî sâhibi olan. اَلرَّش۪يدُ  er-Reşîd: Bütün
işleri ezelî takdîrine göre yürütüp, bir nizam ve hikmet üzere
âkıbetine ulaştıran; her şeyi yerli yerine koyan, en doğru şekilde nizâm
veren. اَلصَّبُورُ  es-Sabûr: Çok sabırlı. (Buhârî, Deavât, 68; Tirmizî, Deavât, 83; Hâkim, I, 62)

HASBÜNALLAHÜ VE Nİ’MELVEKÎL ZİKRİ

Türkçe Okunuşu: Hasbünallahü ve ni'melvekîl.
Anlamı: Allah bana yeter. O ne güzel vekildir.» Zikri bütün
korkan kimselerin emniyetli sığınağıdır. (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no:
3715) Kuvvet-i îmân ve îkan ile bu zikr-i şerîfin tekrarına ve
tilâvetine devam olunsa, mal ve can üzerine gelmesi melhuz olan musibet ve tehlikelerden insanı mahfuz kılar.
«Arapça:
Türkçe Okunuşu: La ilahe illallahü halimül kerim la ilahe illallahül
aliyyül azim... Bu zikr-i şerîfe devam edilirse biiznillahi teâlâ şiddet
ve musibetler ferahlık ve sürûra tebdil olunur.
Anlamı: Başka bir ilâh yok; ancak el-Hakîm, el-Kerîm Allah
var. Başka bir ilâh yok; ancak el-Aliyyü’l-Azîm Allah var. Başka bir
ilâh yok, ancak yedi semânın ve çok şerefli Arş’ın sahibi Allah var.”

LA HAVLE VE LA KUVVETE İLLA BİLLAH TESBİHİ

«Arapça:
Türkçe Okunuşu: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.
Anlamı: Günahlardan korunmaya güç yetirmek ve taatle kuvvet bulmak ancak Allah’ın tevfik ve yardımıyladır» kelime-i tayyibesi doksan dokuz illete devâ olur. Bu illetlerin en hafifi hüzün ve kederdir. (Hâkim, I, 727)

ALLAH’I ZİKRETMEK

«Arapça:
Türkçe Okunuşu: İzâ merartüm bi-riyadı’l-cenneti ferte’û. Kalû ve me riyadu’l cenneti kâle halikûz zikr.
Anlamı: Cennet bahçelerine uğradığınız zaman meyvelerinden istifade ediniz” buyurmakla, “Cennet bahçelerinin nereler olduğu” sual olundu. Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- de: “– Allah’ı zikretmek için teşekkül eden halkalardır” buyurdu. (Tirmizî, Deavât, 82/3510)
“Kelime-i Tevhîd, yani «Lâ ilâhe illallah» kelime-i azîmesi asl-ı îmânı tevlîd etdiği için zikirlerin efdali «Elhamdülillah» diyerek Cenâb-ı Hakk’a hamdetmek de, O’nun sonsuz ni’metlerini artırmaya medar olduğu için duâların efdalidir.” (Tirmizî, Duâ, 9/3383)

EN FAZİLETLİ KULLAR

“Kıyamette Allah yanında en faziletli olan kullar, Cenâb-ı Hakk’ı çok zikredenlerdir.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir, no: 1279)

ALLAH’I ÇOKÇA ZİKREDİN

«Arapça:
Türkçe Okunuşu: Eksirû zikrallâhi hattâ yekülû mecnûn.
Anlamı: “Cenâb-ı Hakk’ı zikre o kadar ihtimam ediniz ki, münafıklar sizi gördükleri zaman «İşte mecnûnun biri» desinler.” (İbn Hanbel, III, 68)
“Muhakkak her şeye cilâ verecek bir âlet vardır. Kalbin
cilâsı ise Allah’ı zikretmektir. Azâbdan necat için zikrullah gibi bir
şey olamaz. Velev ki kılıncın kırılıncaya kadar Allah yolunda muharebe
edesin.” (Ali el-Müttâkî, no: 1848)
“Benim gözlerim uyur, lâkin kalbim uyumaz.” (Buhârî, Menâkıb, 24) Yani “zikrullahtan bir lahza gâfil olmaz.” “Zikrin hayırlısı hafî olanı, rızkın hayırlısı da kâfi mikdarda olanıdır.” (İbn Hanbel, I, 172)
“İki dudaktan dışarı çıkan bir söz yayılır” ifadesine göre, dil ile
yapılan cehrî zikir, insanın sağ ve solunda bulunan meleklerle, ondan
hiç ayrılmayan şeytan tarafından işitileceğinden dolayı, hafî zikir
kadar efdal olamaz. “Allah’ı zikretmek kalplerin şifasıdır.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 4330)
Cenâb-ı Hakk’ı kalb ile zikretmek, hased, riya, kibir gibi emrâz-ı
kalbiyyeyi izâle edip kalbi Allah’ın sevdiği vasıflarla ihya etmesi
cihetiyle bizzat şifâdır. “Zikir sadakadan hayırlıdır.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 4350)
“Şeytan Âdemoğlunun kalbine nüfuz için istilâ eder. Fakat kul
kalbiyle Cenâb-ı Hakk’ı zikredince ümidsiz olarak geri çekilir. Kul
Allah’ı unutur unutmaz hemen kalbini istilâ ederek vesvese vermeğe
başlar.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 4972) “Cenâb-ı
Allah buyurmuştur ki: Ey Âdemoğlu! Sen beni zikrettiğin müddetçe bana
şükretmiş olursun. Beni unuttuğun müddetçe hakkımı unutmuş, nankörlük
etmiş olursun.” (Heysemî, X, 82)
“Hiçbir cemâat zikrullah için cem’ olup dağılmadı ki,
zikirleri sebebiyle Cenâb-ı Hakk tarafından af ve mağfiret ile tebşîr
olunmasınlar, kendilerine: “Zikrinizden dolayı mağfiret olunmuş olarak
kalkınız” denilmesin. (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 7777)
«Arapça:
Türkçe Okunuşu: Men eksera zikrâllâhi bere-e minennifâkı.
Anlamı: Allah’ı çok zikreden kimse nifaktan beri olur.» (Beyhakî, Şuab, I,
414) Yâni kesret-i muhabbetinden dolayı Allah’ı çok zikreden ve kalbi
zikrullah’tan hiç gafil olmayan kimse münâfıklıkdan uzak olur.

ALLAH’IN SEVDİKLERİ

«Arapça:
Türkçe Okunuşu: Men eksera zikrâllâhi ehabbehûl'l teale.
Anlamı: Allah’ı çok zikreden kimseyi Allah Teâlâ sever.» (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no: 8510)
“Zikir, farz olmayan oruçtan efdaldir.” (Ali
el-Müttâkî, no: 1859) “Cenâb-ı Allah buyurmuştur ki: “Bir kul, beni
zikredeceğinden dolayı kendi ihtiyacını istemeye fırsat bulamazsa ben
ona ihtiyâcını istemeden evvel in’âm ve ihsan ederim.” (Ali el-Müttâkî,
no: 1873) “Cenâb-ı Hakk’ın âyet-i celîlesini, sonsuz
ni’metlerini ve ahvâl-i âhireti tefekkür gibi ibâdet olamaz.
Kalblerinizi de murakabeye alıştırınız.” (Ali el-Müttâkî, no: 5709, 44135)
“Cenâb-ı Hakk’ın velîleri o kimselerdir ki görüldükte Allah hatıra gelir.” (Heysemî, X, 78)
“Cenâb-ı Allah’ı sevmenin alâmeti Allah’ı zikretmeyi sevmektir. Allah’ı sevmemenin alâmeti Allah -azze ve celle- Hazretleri’nin zikrini sevmemektir.” (Beyhakî, Şuab, I, 367)
“Cenâb-ı Allah’ı kullarına sevdiriniz ki, Allah da sizi sevsin.” (Taberânî,
VIII, 90) Yani, Cenâb-ı Hakk’ın dünyâda ihsan ettiği sıhhat, a’zâ ve
cevârıh, rızık ve maîşet gibi sayılıp bitirilmesi mümkün olmayan sonsuz
ni’metleri ile, mevt, kabir, haşr, hisâb, sırat hengâmelerinde mü’minler
için va’d eylediği rahmetlerini, bunlardan gafil bulunan kullarına
hatırlatarak ve öğüt vererek muhabbetlerini uyandırmaya sa’y ve gayret
ediniz. “Cenâb-ı Allah’ın senin vesilenle bir kimseyi hidâyete ulaştırması, senin için üzerine güneş doğan her şeyden daha hayırlıdır.” (Hâkim, III, 690) Yani ondan hâsıl olacak ecir o kadar büyüktür.
“Tezkiye-i nüfûs ve tasfiye-i kulûb için insanlara,
ümmetime tebliğ için sünnetimi beyân eden kırk hadîs-i şerif hıfz edip
mahallinde sarfeden kimseyi kıyamet gününde şefaatime dâhil ederim.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir, no: 8637)
“Beyt-i Mükerremi elli defa tavaf eden kimse günahlarından çıkar, temizlenir, anasından doğduğu gün gibi olur.” (Tirmizî, Hac, 41/866)
“Bir kimse Cenâb-ı Hakk’ı zikreder de, haşyetullah’tan
dolayı göz yaşları yere dökülünceye kadar ağlarsa Allah Teâlâ ona
kıyamet gününde azâb etmez.” (Hâkim, IV, 289) “Bir kimse kesret-i muhabbetinden dolayı Cenâb-ı Hakk’a kavuşmayı isterse Cenâb-ı Allah da ona kavuşmayı sever.” (Buhârî, Rikâk, 41) Bu muhabbet ekseri mü’minlerde mevte yakın bir zamanda zuhur eder.
“Kul, ubûdivyet vazifelerini ifâda ihmalkâr davranırsa;
yani her ibâdetini kâfi miktar yapmayıp azaltırsa ve kusur ederse
Cenâb-ı Allah onu gam ve kedere mübtelâ eder.” (Ali el-Müttâkî, no: 6788)
“Bir kimse bütün arzusu dünyâ olarak sabahlar ve bu arzu
üzere uyanırsa Cenâb-ı Allah onun işini perişan edip rahatını selb
eder.” “Dünyâ sevdâsıyle kalblerinizi meşgul
etmeyiniz. Böylece kalblerinizi Cenâb-ı Hakk’ın zikrinden ve
muhabbetinden muattal hâle getirmeyiniz.” (Beyhakî, Şuab, VII, 361) “Tahkikan
sabah namazıyla güneş doğma vakti arasındaki rızıkların taksim zamanını
uykuda geçirmek rızkın bir kısmına manî’ olur.” (Ahmed, I, 73)
“Cum’a günü ibâdet ve ezkâr ile mü’minlerin kalbi mesrur olacak bir bayram günüdür.” (Beyhakî, Şuab, III, 394) “Ölüm alâmetleri zuhur eden hastalarınız üzerine Yâsin-i Şerîfi kıraat ediniz.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 19-20) “Üzerinde ölüm alâmetleri zahir olan hastalarınızın yanlarında kelime-i tevhidi tekrar ile kendilerine telkîn ediniz.” (Müslim, Cenâiz, 1) Yalnızca telkîn edilir, söylemeleri için zorlanmaz.

SON SÖZ CENNETE GÖTÜREBİLİR

“Son sözü «Lâ ilâhe illallah» kelime-i tayyibesi olan bir mü’min cennete gider.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 15-16)
“Lisânıyle Allah Teâlâ’yı zikrederken kalbiyle Allah’a isyan eden kimseye yazıklar olsun.”
“Lisâniyle Cenâb-ı Allah’ı çok zikredip de ameliyle Allah’a âsî olan kimseye yazıklar olsun.” (Ali el-Müttakî, no: 43738)
“Kim bir şeyi severse onu çok zikreder.” (Beyhakî, Şuab, I, 388) Yani, Cenâb-ı Hakk’ı çok zikir etmeyen kimse onu sevdiği iddiasında kâzibdir; yalancıdır.

İslam ve İhsan
Yolda Arabada Evde Camide Sokakta Günlük Çekilebilecek Tesbihler Zikirler

Bir yandan günlük hayatımıza devam ederken diğer yandan yolda, arabada, evde okumak için önereceğiniz zikirler var mıdır? Varsa nelerdir?

Günlük hayatın her anında okunabilecek pek çok zikir vardır. Burada kısa bir liste olması adına aşağıdaki zikirleri sıralayabiliriz:

-Euzü Besmele ve Besmele

-Namaz Tesbihatları (Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahu Ekber)

-Lâ İlâhe İllallah

-Sübhanallahi Velhamdülillahi ve Lâ İlahe İllallahu Vallahu Ekber

-Sübhanallahi ve bihamdihî

-İstiğfar duaları ve zikirleri

-La İlahe İlla Ente Sübhaneke İnni Küntü Minezzalimin

-Lâ Havle velâ Kuvvete İllâ Billâh

-Rabbi İnnî Messeniyedurru ve Ente Erhamurrâhimîn

-Salavatlar

----------------------

Aşağıda ise bu zikir ve duaların ayrıntılarına, günlük hayatta hangi niyet ve şuurla yapılabileceklerine dair geniş izahlara yer verilecektir.

Ayrıntılı Cevap: Zikir veya literatürdeki genel ifadesiyle evrad ü ezkar inananları Allah Teala’ya en hızlı yaklaştıracak ibadetlerden birisidir. İnsanların gaflet modlarını zikir kadar kolay dağıtan, Allah Teala’ya teveccühü kolaylaştıran başka bir davranışa zor rastlanılır. Bu nedenle ne yapıp edip zikirleri günlük hayatlarımızın bir parçası hâline getirmek, tabiri caizse günlük hayat içinde zihinlerimizin ve duygularımızın da Müslüman ve mümin olarak kalabilmesi için son derece önemlidir. Yaşadığımız sürece Müslüman ve mümin olarak kalmak zorundayız. “Rabbini zikreden kimseyle zikretmeyenin misali ölü ve diri misali gibidir.”1 hadisinin de işaretiyle imanımızın diri kalması için de Rabbimizi zikretmemiz gerekir.

Diğer yandan hepimiz mizaç, İslami bilgi ve ilahi kurbiyet açısından farklı düzeylerde olabiliriz. Bu nedenle evrad ü ezkarla meşgul olma düzeylerimiz de farklı olacaktır. Neticede hepimiz dünya hayatının en önemli parçası olan günlük hayatın zorladığı şartlar içerisinde yaşıyoruz ve ömür sermayemiz de tükenip gidiyor. Yangından mal kaçırma veya ne koparırsak kâr mantığıyla hareket edip günlük hayatımızın içine zikirle meşgul olmayı az veya çok yerleştirmek zorundayız.

Euzü Besmele ve Besmele

“Euzü Besmele” esas olarak Kur’an okumaya başlarken kullanılması emredilen2 bir giriş cümlesi veya cümleleridir. Bunun yanında günlük hayatta da kullanılabilecek önemli bir istiaze, yani sığınma ve kendini korumaya alma zikridir.

Örneğin sabah evden çıkmak, arabaya veya otobüse binmek, işyerine veya okula giriş yapmak, yemeğe başlamak gibi belli başlı fiillere şeytandan Allah’a sığınarak başlamak, şeytanın o noktalardan zihnimize ve duygularımıza nüfuz edebilme riskini yok edecek veya azaltacaktır.

Besmele her adım atmada okunsa yeridir denilebilecek kıymette kudsî bir cümledir.

Bir işe başlarken Besmele çekmenin mantığı şudur: Besmele çekilerek başlanılan veya yapılan iş Allah’ın adı anılarak ve O’nun namına, O’nun hesabına, O’nun kulu olma şuuru içinde yapıldığı için salih bir amel sayılacak, böylece ahirette olumlu ve faydalı bir karşılığı olabilecektir. Bu vesileyle yapılan iş boşa gitmemiş, kişinin heva ve hevesinin kurbanı abes bir iş olmamış olacaktır. Bu iş ibadet etmek gibi doğrudan salih amellerden birisi olabileceği gibi yemek, içmek, giyinmek, kitap veya gazete okumak, merdiven çıkmak, yürümek veya koşmak gibi gündelik işler de olabilir.

Namaz Tesbihatları

Bir insanın en pratik ve en kolay uygulayabileceği zikirler aslında hepimizin aşina olduğu namazdan sonraki tesbihatlardır. 33’er kez Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahu Ekber zikirlerinin (ki toplamları 99 eder) sonunda “La İlahe İllallahu Vahdehû Lâ Şerikeleh Lehül Mülkü ve Lehül Hamdü ve Hüve Alâ Külli Şey’in Kadîr” deyip yüze tamamlaması durumunda günahların deniz köpüğü kadar olsa dahi affedileceğini Efendimiz (sas) haber vermektedir.3

Namazdan sonrası için okunması adet olmuş bu zikirler sadece namazdan sonra okunur diye bir kaide yoktur. Bu zikirler günlük hayatın mümkün ve uygun olan her anında yapılabilir. Hatta Efendimiz (sav) istirahat veya uyku için yatağa girince de uyumadan önce 33’er defa Allahu Ekber, Sübhanallah ve Elhamdülillah zikirlerini tavsiye etmiştir.4

Ayrıca bu tesbih ve zikirler tek başlarına da yapılabilir. Mesela “Subhanallah” zikrini kaç defa okumaya niyet ettiyseniz o kadar okuyabilirsiniz ve arkasından aynı sayıda “Elhamdülillah” veya “Allahu Ekber” zikirlerini çekmeniz şart değildir. Aynı şekilde “Elhamdülillah” veya “Allahu Ekber” zikirleri de kendi başlarına okunabilir.

Lâ İlâhe İllallah Zikri

Zikirlerin belki de en kıymetlisi olan bu kelimeler ehemmiyetlerine binaen hadislerde sıkça tekrar edilmiştir. Bu zikri bizim de yapmamız hadislerde tavsiye edilir. Bunun bir hikmeti şu olabilir: Bu kelimenin maksadı insanın hakikate uygun bir hiyerarşi sıralaması yapmasını sağlamaktır. Bizim için en önemli olan Allah’a iman ve bu istikametteki hakikatlerdir. Geri kalan her şey bu esas noktaya binaen kıymetli olabilir ve değerler hiyerarşisindeki yeri de buna göre belirlenir. O hâlde insan, sadece putları, mitolojik tanrıları reddetmekle kalmamalı, beşerî heves ve arzularını da ilahlaştırmaktan sakınmalıdır. Bunun da en etkili yollarından birisi Lâ İlâhe İllallah zikrine devam etmektir.

Bilindiği gibi “iman etmek”, bir kere yapılınca tamamlanabilecek resmi bir görev değildir. Duygu ve düşüncelerimizin, mizaçlarımızın, eğilimlerimizin, alışkanlıklarımızın, arzularımızın, heveslerimizin, geleceğe yönelik kaygılarımızın ve geçmişe dönük pişmanlıklarımızın günlük hayatta bizleri hâlden hâle soktuğu bir gerçektir. Hâller, modlar arasındaki bu geçişler ve değişimlerde Lâ İlâhe İllallah zikrinin tekrarı, imanın kalbimize her zikredişimizde yeniden yerleşmesi, imanımızın yenilenmesi, yeniden iman ediyormuşuz gibi bir neşve, bir gençlik ve tazelik enerjisi yakalama adına çok önemlidir.

Bu zikir imanın yenilenmesi adına önemli bir enerji kaynağıdır. Bu zikre devam etmek imanı da yenilemiş olacağı için kişinin günahlardan kaçınma ve hayırlı amellere yönelme konusunda iradesini güçlendirecek, hayır hasenat ve ibadetlerini yerine getirme adına şevkini de artıracaktır.

Bu kelimeyi tek başına “Lâ İlâhe İllallah” şeklinde söylemek mümkün olduğu gibi daha kapsamlı olması adına “Lâ İlâhe İllallah, Muhammeden Rasulullah” da denilebilir. Veya mesela otobüs beklerken, merdiven çıkarken, kısa mesafe yürürken 10 veya 100 kere okunmaya niyet edilmişse 9 veya 99 kere La İlahe İllallah, onuncuda veya yüzüncüde La İlahe İllallah, Muhammeden Rasulullah şeklinde de okunabilir.

Kelime-i Tevhidin "Lâ İlâhe İllallâhül Melikül Hakkul Mübîn Muhammedün Rasulullahi Sadikul Vadil Emin" (Bütün hakimiyet ancak kendisinin olan ve mutlak hakikatin ta kendisi olan Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed de Allah Teala’nın vaadinde sadık ve emîn, güvenilir Rasulüdür) şeklinde bir versiyonu daha vardır ki aşina olanlar ülfeti kırma, zamanla oluşabilecek tekdüzelik hissinden kurtulma, tevhid hakikatinin farklı tecellilerine açılma adına bu versiyonu da zikir olarak çekebilirler.

Keşke İmam Rabbani Hazretlerinin (ra) dediği gibi dilimizi La İlahe İllallah zikri ile öylesine meşgul edebilsek ki dilimiz zaruret olmadıkça bu mübarek kelime dışında hiçbir şey söylemese!5

Ancak yine “ya hep ya hiç” gibi bir aldanmaya düşmeden, uygun ortam, sakin kafa, sessiz mekan aramadan, mümkün ve uygun olan her yerde, her zamanda, her ortamda yangından mal kaçırma veya ne koparırsak kâr mantığı içinde bu zikirle meşgul olmak son derece kârlı bir meşguliyet olacaktır.

Sübhanallahi Velhamdülillahi ve Lâ İlahe İllallahu Vallahu Ekber

Hz. Ebu Hureyre (ra) bir gün ağaç dikerken yanına Efendimiz (sas) uğrar ve ne diktiğini sorar. Ebu Hureyre “Kendim için bir fidan dikiyorum.” cevabını verince Efendimiz (sas) “Sana, senin için daha hayırlı bir dikilecek fidan göstereyim mi?” buyurur. Hz. Ebu Hureyre “Göster ey Allah’ın Rasulü!” deyince Efendimiz (sas) “Sübhanallahi Velhamdülillahi ve Lâ İlahe İllallahu Vallahu Ekber” (Allah bütün noksan sıfatlardan münezzehtir, bütün hamdler Ona mahsustur. Allah’tan başka ilah yoktur. Büyük Allahtır.” dersen sana cennette bir ağaç dikilir.”6 buyurur.

Bu hadis-i şerif dünyadaki amellerimizin ve zikirlerimizin (inşaallah) cennette ne şekilde tecessüm edip karşımıza çıkarılacağına dair güzel bir müjde niteliğindedir.

Şunu da hatırlatmak gerekir ki her insanın tarzı, algısı ve bilişsel süreçleri farklı işleyebilir. Dilin mekanik özelliği açısından da daha kolay ve kısa zikirlere eğilimli olabiliriz. Ancak bu durum, yani sürekli kısa zikirlere alışmak zamanla bir ülfet, bir anlamsızlık, hislerde ve anlayışlarda azalma oluşturabilecektir. Bu nedenle arada kısa zikirlerin az daha uzun olanlarını okumak faydalı olabilir.

Bu nedenle tek başına “Sübhanallah”, “Elhamdülillah”, “Allahu Ekber”, “La İlahe İllallah” gibi kısa zikirlerin adeta birleştirilmiş bir versiyonu olan “Sübhanallahi Velhamdülillahi ve Lâ İlahe İllallahu Vallahu Ekber” zikri de adı geçen kısa zikirlerin ifade ettiği ve içinde barındırdığı hakikatlerin adeta ziplenmiş, sıkıştırılmış bir dijital klasörü gibi düşünülebilir.

Sübhanallahi ve Bihamdihi

"İki kelime vardır ki bunlar dile hafif, Rahman'a sevimli ve mizanda da ağır gelirler. Bunlar; “Sübhanallahi ve bihamdihi”dir.”7

Bu zikrin “Sübhanallahi ve bihamdihi Sübhanallahil Azîm” şeklinde bir versiyonu da yine hadislerde zikredilmiştir.8

Sübhanallahi ve bihamdihi: Her türlü kusurdan münezzeh olan Allah Teala’ya hamd ederim veya Allah Teala’yı hamd ile tesbih ederim anlamlarına gelir.

Sübhanallahi ve bihamdihi Sübhanallahil Azîm: Hamd, her türlü kusurdan münezzeh olan Allah’adır ve Azîm (Büyük) olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir anlamına gelir.

Bu zikrin kıymeti hadis-i şerifte buyurulduğu üzere “Kim sabah akşam yüz defa Sübhânallâhi ve bi-hamdihî: (Ben Allah Teala’yı Ona yakışmayacak her türlü kusurdan tenzih eder, O’na hamd ederim) derse, onun söylediklerinin bir mislini veya daha fazlasını söyleyen kimse dışında hiçbir şahıs, kıyâmet gününde onun söylediğinden daha faziletli bir zikirle gelemez.”9 Şeklinde ifade buyurulmuştur.

Bir başka hadiste de “Bir kimse günde 100 defa Sübhânallâhi ve bi–hamdihî derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa bağışlanır.”10

Demek ki bu zikrin tekrarıyla insanın iç mekanizmalarında günahlara karşı bir hoşnutsuzluk, günahlardan uzaklaşma eğilimi oluşmaktadır.

Bu gibi hadisler hakkındaki bir yanlış anlaşılmayı da düzeltmek zorundayız: Bu ve benzeri hadisler, bir insan sabahtan akşama kadar türlü günahların içine bata çıka yaşar, akşamleyin de 100 defa bu zikri söylerse günahları hiçbir şey olmamış gibi affedilir anlamına gelmez. Ancak insan kalbi Allah’a yönelmiş olarak, manasını da bilerek, yani teveccüh ve şuur ile bu zikirleri yapınca adım adım, nokta nokta, parça parça o günahlardan temizlenmiş olur. Üzeri tamamen küçük lekelerden oluşan bir ayna düşünün. Her şuurlu ve teveccüh içinde edilen zikirle o lekeler günden güne, belki her hafta birer birer silinmektedir. O ayna bir anda değil zamanla tertemiz olacaktır.

İstiğfar

Aslında bütün zikirler doğrudan veya dolaylı olarak insanın affına vesile olabilecek amellerdendir. Ancak istiğfar zikirleri hem kendi günahını görmeme gibi bir musibetten kurtulmak, hem günaha meyli kırmak hem de daha kapsamlı kulluğun ifadesi olan tevbe ve inabeye atılacak bir adım olması gibi nedenlerle bu noktada öne çıkmaktadır.

Farkında olalım olmayalım günahların her türlüsünün salgın gibi yayıldığı günümüzde aklımıza gelen her anda 1 defa bile “Estağfirullah” (Allah’tan günahımı örtüp kusurumu bağışlamasını dilerim) demenin kıymeti asla küçümsenmemelidir. Bu manada Estağfirullah, günah virüslerine karşı alınabilecek en sağlam önlemlerden birisi sayılabilir.

Diğer yandan Abdullah b. Mesud’un (ra) bildirdiğine göre Efendimiz (sas) duayı ve istiğfarı üç defa tekrarlamayı severdi.11 Biz de Efendimiz’i (sas) severiz ve ona ittibaen aklımıza her geldiğinde uygun ve mümkün olan her zaman ve ortamda en az üç defa “Estağfirullah” demeyi rahatlıkla ve kısa sürede adet haline getirebiliriz.

Eğer zikirler arasında sayıca çokluk bakımından hangisi daha önemlidir diye sorulmuş olsaydı bazı hadis-i şeriflere istinaden istiğfar zikirlerinin daha önemli olduğunu söyleyebilirdik. Evet, Efendimiz (sas) istiğfarla ilgili “Amel defterinde çokça istiğfar bulan kimselere ne mutlu (onlara müjdeler olsun)!”12 şeklinde müjdeler veriyor. Allah Resulü (sas)  “Günde yüz defa (bir rivayette de 70 defa) Allah’a istiğfar ederim.”13 buyurarak işin ehemmiyetini göstermiştir.

İstiğfar ayrıca günahta ısrar etmenin önünü kesen güçlü bir engeldir.

İstiğfar her şekilde edilebilir. İnsan kendi kelimeleriyle, kendi ifadeleriyle de Allah’tan af ve mağfiret isteyebilir. Bunlar da şüphesiz kıymetlidir. Ancak Efendimiz’in (sas) kendine özgü beyan güzelliği, sözlerinin ve seçtiği kelimelerin kapsayıcılığı gibi nedenlerle Onun ettiği şekilde istiğfar etmek elbette en güzelidir.

Bu bağlamda tek başına “Estağfirullah” kelimesi zamanla insanlarda bir alışkanlık, ülfet oluşturunca Efendimiz’in (sav) sıkça kullandığı bir başka istiğfar zikri olan “Estağfirullâh ve etûbü ileyh”14 (Allah’tan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tövbe ederim.) zikrine de devam edilebilir.

Burada şu inceliği de bilmek bu zikri daha derin anlamaya ve hissetmeye vesile olabilir:

“Estağfirullâh ve etûbü ileyh” ibaresindeki ileyh kelimesinin sonundaki “hû” zamiri “O” anlamına gelir ve Allah Teala’yı ifade eder. Bu durumda zikreden kişi Allah Teala’yı Türkçedeki anlamıyla üçüncü tekil şahıs olarak düşünecektir.

Bu zikrin bir de farklı hadislerde “Estağfirullâh ve etûbü ileyke” olarak geçen versiyonu vardır ki bu versiyonun sonundaki “ileyke” kelimesinin sonundaki “ke” zamiri “Sen” anlamına gelir ve yine Allah Teala’yı ifade eder. Bu durumda “Estağfirullâh ve etûbü ileyke” zikrinin anlamı “Allah’ım sana istiğfar ediyor ve sana tevbe ediyorum” demek olur.

İnsanlar, mizaç, zihinsel çağrışım ve duygusal paradigma açılarından farklı oldukları için kimileri “İleyhi” demeyi “İleyke” demeye tercih edebilirler ve bir insana “O” anlamı “Sen” anlamından daha sevimli gelebilir. Kimileri de Allah Teala’ya direkt hitap etme, doğrudan yalvarıp yakarmayı kendisine daha sevimli ve hoş bulabilir, bu insan da “İleyke” (Sen) demeyi tercih edebilir.

Her ne kadar Hz. Aişe (ra) validemizin rivayet ettiği kadarıyla Efendimiz (sav) bu zikri vefatından önce “Sübhanallahi ve bihamdihi, Estağfirullah ve etûbü ileyh” şeklinde söylemişse de bu duanın ikinci kısmı olan “Estağfirullah ve etûbü ileyh” bölümü sadece istiğfar niyetiyle edilebilir. Elbette istifadesini artırmak isteyenler her ikisini birden söyleyerek de bu zikre devam edebilir.

İstiğfar zikirlerinin günahların affına vesile olması dışında farklı alanlardaki faydaları da hadislerde zikredilmiştir. Örneğin istiğfara devam etmenin her türlü sıkıntıdan bir çıkış yolu, üzüntülerden kurtulma imkanı, beklenmeyen yerlerden rızıklandırılma nimeti gibi getirileri de hadiste belirtilmiştir.15 Ayrıca ailesine karşı kaba konuştuğunu, bundan kendini alamadığını belirten bir sahabiye Efendimiz (sav) “İstiğfar bakımından ne haldesin?” veya “İstiğfarın nerede?”16 gibi bir soru yöneltir ki bu soru, kusurunun bağışlanması için istiğfar etmesi gerektiği anlamına geldiği gibi istiğfar etmenin bu olumsuz davranışı ıslah edeceği anlamına da gelmektedir.

Kıymetli istiğfar duası veya zikirlerinden biri de “Seyyidü’l-İstiğfar” olarak bilinen bir zikirdir. Bu yazıda konumuz sadece kısa zikirler olduğu için bu istiğfarı şimdilik sadece adını vererek ifade etmiş olalım.

La İlahe İlla Ente Sübhaneke İnni Küntü Minezzalimin

Kur’an’da bize Hz. Yunus’un (as) münacatı olarak öğretilen bu zikir hem istiğfar zikirlerinin bir tamamlayıcısı olması hem de içerdiği farklı güzellikler itibariyle çok boyutlu, çok yönlü bir zikirdir.

La İlahe İlla Ente Sübhaneke İnni Küntü Minezzalimin (Allah’ım! Senden başka ilah yoktur. Sen bütün noksanlıklardan, kusurlardan uzaksın, münezzehsin. Ben ise muhakkak zalimlerden oldum) zikri istiğfar zikri olarak da kullanılabilir.

İnsan ister Allah'a daha yakın olmayı ve günahlardan kurtulmayı kastediyor olsun, ister bildiği bilmediği bazı hata ve günahları nedeniyle yollarının kapandığını, daraldığını hissediyor olsun, ister her türlü hayır ve başarı kapılarının kendisine açılmasını istiyor olsun bu duayla istediğine kavuşması ve içinde bulunduğu sıkıntılı durumlardan kurtulması ümit edilir. Çünkü bu duanın geçtiği ayetten sonraki ayette “Onun da duasını kabul buyurduk ve kendisini o sıkıntıdan kurtardık. İşte Biz müminleri böyle kurtarırız.”(17) buyrulmaktadır. Allah Teala’yı tek ilah, kendisine perestiş edilecek tek Rab, Onun bütün kusurlardan, hatalardan, yanlışlardan, eksikliklerden uzak, kendisinin ise maddi manevi, zihnen ve duygusal olarak kusurlu, eksik, hata ve günahlarla dolu bir kul olduğu şuuruyla edilen böyle bir dua elbette ki faydasız kalmayacak, boşa gitmeyecektir. Zaten Efendimiz de (sav); “Yunus’un balığın karnındaki duası لَۤا اِلٰهَ اِلَّۤا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّ۪ى كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَ şeklinde idi. Sıkıntıya düşmüş ve başı belâya düçâr olmuş hangi müslüman bu duayı yaparsa Allah Teâlâ mutlaka onun duasını kabul buyurur.”18 demiştir.

Her dua ve zikir genel olarak kalp kasvetini çözer ancak bu dua daha hızlı bir şekilde o kasveti dağıtır. Yeter ki şuurlu ve Allah’a samimi bir teveccüh içinde yapılmış olsun.

Günlük hayatın içinde hepimiz için geçerli olabilecek bir realite vardır: Hepimiz insanız, günlük hayatlarımızda ister istemez, bilerek veya bilmeyerek gıybetlere karışabiliriz. Gözümüz bakılmaması gereken şeylere bakmış olabilir. Fazlasıyla yemek yemiş veya kendimizi kaybedecek ölçüde kahkahalarla eğlenmiş olabiliriz. Bunların hepsi bir günde birleşmiş de olabilir. Böylece başka günahlara girmek daha kolay hâle gelecektir. Diğer yandan bazı farzları ve nafileleri daha zor yerine getirecek hâle de gelmiş olabiliriz. Bu durumda kalbimizin katılaşması kaçınılmazdır. Bu katılığı hissettiğimiz zaman bu zikre devam etmek de istediğimiz veya asıl olmamız gereken hâle bizi iade edebilecek, gerekli açılımı sağlayabilecektir.

Lâ Havle velâ Kuvvete İllâ Billâh

Bu zikir de insanın her zaman ve her ortamda kolaylıkla çekebileceği, tekrarlayabileceği zikirlerdendir.

Bu zikrin farklı bir versiyonu Lâ Havle velâ Kuvvete İllâ Billâhil Aliyyil Azîm şeklindedir. Alî (veya A’lâ) mana olarak büyüklük, Azîm olma ise maddi büyüklük ve güçlü olma anlamlarına gelir.

Hz. Ebu Zerr’in (ra) rivayet ettiği bir hadiste Efendimiz (sav) Ebu Zerr’e “Sana cennet hazinelerinden bir hazineyi haber vereyim mi?” der. Ebu Zerr hazretleri de “Evet ey Allah’ın Rasulü.” deyince Efendimiz (sas) “Lâ Havle velâ Kuvvete İllâ Billâh” de!” buyurur. 19

İlgili hadislerde “Aliyyül Azîm” ibaresi geçmez ancak “La Havle vela Kuvvete İlla Billah” dedikten sonra Zat-ı Akdes’i herhangi bir güzel isimle yâd etmek verimlidir.

Burada da herkes kendi mizacına, uzunluk-kısalık anlayışına göre bu versiyonu zikrine dahil edebilir veya etmeyebilir.

Bu zikirdeki “Havl” ve “Kuvvet” kavramları önemlidir. Havl; yönlendirebilme, gideceği yönü seçebilme yetisidir. Kuvvet; yönlendirme ve yönü belirlemeden sonra gitmeyi, ilerlemeyi sağlama işidir. Tabiri caizse havl; direksiyon hakimiyeti gibidir. Kuvvet ise gaza basma veya motor gücü gibidir.

Bazı alimler havl için günahlardan sakınma adına gereken güç; kuvvet için de Allah Teala’ya ibadet ve itaat için gereken güç anlamını vermişlerdir. Bazıları da havl ve kuvvet ayrımını dünyevi işler ve ibadetler adına gereken güç şeklinde anlamışlardır.

Hem günahlara girmeme adına kendimizi güçsüz, irademizi zayıf hissettiğimiz anlarda hem de ibadetlere dair içimizde yeterli şevk bulamadığımız, bir isteksizlik ve fazlaca zorlanma hissettiğimiz zamanlarda bu zikir daha da kıymetli hâle gelir.

Efendimiz’in (sas) dua hayatına baktığımızda ezan okunurken, namazların sonrasında, yolculuklarda ve dönüşlerde, herhangi hayırlı bir işin sonrasında zaman ve mekân şartı olmaksızın her fırsatta sıkça okuduğu ve ashabına da tavsiye ettiği bir zikir olduğunu görürüz. Demek ki bu zikir ve onun kazandıracağı beklenilen havl ve kuvvetin sadece Allah Teala’dan olduğu şuuru hayatımızın her anında ihtiyacımız olan bir zikirdir.

Rabbi İnnî Messeniyedurru ve Ente Erhamurrâhimîn

Kur’an’da Hz. Eyyüb’ün (as) münacatı olarak öğretilen Rabbi İnnî Messeniyedurru ve Ente Erhamurrâhimîn (Rabbim! Bana gerçekten zarar erişti ve sen Erhamurrahiminsin, merhametlilerin en merhametlisisin, başkalarının merhametine ihtiyaç bırakmayacak Rahîmsin)(20) duası veya zikri de dünyevi sıkıntılar adına çok tesirlidir. Hz. Eyyub’un (as) hastalığı bağlamında anlatıldığı için genel olarak hastalıklar adına düşünülen bir dua, münacat ve zikir olsa da insana erişebilecek her türlü zarar için kullanılabilir.

Kur’an’da Hz. Eyyüb’ün bu münacatı zikredildikten sonra peşinden gelen ayette “Biz de onun duasını kabul buyurup katımızdan bir lütuf ve ibadet edenlere bir ders olmak üzere, hastalığını iyileştirmiş, kendisine aile ve dostlarını bir misliyle beraber vermiştik.”(21) buyrulur ki bu duanın tesiri sadece insana ilişen zararın defedilmesiyle sınırlı değildir. Allah Teala bu zararı yok etmekle kalmamakta ekstradan lütuflarıyla da mukabelede bulunmaktadır.

Salavatlar

Efendimiz (sas) ile ailesi, ehl-i beyti ve ashabını da salat ü selamlarla zikretmek gün içinde unutulmaması, atlanılmaması gereken bir zikirdir.

Kur’an’da “Allah ve melekleri Peygamber'e salat ederler. Ey iman edenler! Siz de O’na salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.”(22) ayeti nazil olduğunda sahabiler, Efendimiz’e (sav) “Allah bize sana salavat getirmemizi emretti. Sana nasıl salavat getireceğiz?” diye sormuşlar, Efendimiz de (sav) "Şöyle söyleyin: “Allâhümme salli 'alâ Muhammedin ve 'alâ âli Muhammed Kemâ salleyte 'alâ İbrâhîme ve 'alâ âli İbrâhîm İnneke Hamîdün Mecîd. Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd” Selam ise bildiğiniz gibidir”(23) buyurarak hepimizin Salli Barik duaları olarak bildiği ve namazlarda okuduğumuz salavatları bize öğretmiştir.

Elbette bir insan sadece “Allahümme sali alâ Muhammed” diyerek de salat ü selam söylemiş ve Efendimiz’e salavat getirmiş olur. “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed” versiyonu da bizzat Efendimiz’in (sas) tavsiyesidir(24) ki burada işin içine Efendimiz’in (sas) âli yani ailesi veya ehli de katılmaktadır.

Farklı kültürler, eğilimler ve alışkanlıklar bağlamında salat-ı tefriciye, tüncina diye bilinen salavatlar da tercih edilebilir. Bu salavatların uzunluğu ve bazen belli sayılara bağlanmaları nedeniyle paylaşarak okuma uygulamaları da iyi bir fırsattır ve bu paylaşımlara katılanlar kendilerine düşen payı mutlaka okumalıdırlar.

Yine Delailül Hayrat ve Delailunnur şeklinde derlenen uzun salavatlar da vardır ki bunların içinden mana olarak en hoşumuza giden, kendimize en yakın hissettiğimiz parçaları seçip okuyabiliriz.

Efendimiz’e (sas) salat ü selam getirmenin önemine, faziletine ve faydalarına dair tek başına bir yazı konusu olabilecek çokça şey söylenebilir. İşin bu kısmını da yine başka bir yazıya havale ederek şu kadarını söyleyelim ki: Elbette bütün zikirler duruma göre belli sayılarda yapılabilir. Bu sayıları kişiler belli kaideler çerçevesinde kendileri de belirleyip o sayıda okumaya niyet edebilir. Aslolan bu zikirleri anlayarak, şuurlu ve Allah Teala’ya teveccüh eder bir vaziyet ve mod içinde okuyabilmektir.

Sayı çokluğu elbette önemli sayılabilir ancak her şey değildir. Bununla beraber sayıca çokluk açısından salavatların da önemi vardır. Başka bir ifadeyle Efendimiz’e (sav) salat ü selam getirmenin sayıca fazla olması da ayrıca önemlidir.

Bunu da yine: “Kıyamet gününde insanların bana en yakın olanları, bana en çok salât ü selâm getirenleridir.”25 hadisinden anladığımız gibi, “Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple o gün bana çokça salâtü selâm getiriniz; zira sizin salâtü selâmlarınız bana sunulur.”26, “Kim bana bir defa salâtü selâm getirirse, bu sebeple Allah Teâlâ da ona on misli merhamet eder.”27 hadislerinden de anlıyoruz.

Son olarak şunları da ifade edelim: Yukarıda sayılan ve sayılmayan zikirlerin belli bir tekrarından sonra dillerimiz otomatiğe bağlanabilir. Yapılan zikirler zamanla sadece birer format hâline gelebilir.

Aslında genellikle dilimizi bir zikre alıştırınca bir yandan bu zikre devam ederken aynı anda ev işi yapmak, araba kullanmak, yemek yemek, spor yapmak, yürümek, merdiven çıkmak da mümkündür. Hatta daha da ötesi bir yandan bir zikre devam ederken farklı bir kitap okumak, bir bilgisayar programı yazmak, ders çalışmak dahi mümkün hâle gelebilmektedir.

Yani siz bir yandan aktif zihninizle bu işleri yaparken bir yandan da o zikirlerin belli bir süre tekrarlarından sonra bazen diliniz hareket ederek, çoğu zaman ise diliniz bile hareket etmeden tekrar ve tekrar zikirle meşgul olabilir.

Yine günlük hayat içine evrad ü ezkarı bir şekilde yerleştirmiş ve bu konuda az çok bir ilerleme kaydetmiş herkes kendisini zamanla daha farklı hisseder, etrafını daha farklı algılar hâle de gelebilecektir. Bu aynen güzelce abdest alıp şuurlu bir şekilde kılınan namazdan sonra kendini metafizik bir akım içinde hissetmeye benzer.

Evet! İnsan, her namazdan sonra kendini daha iyi hisseder ancak bu his günlük hayatın koşuşturmaları içinde gerektiği kadar uzun sürmeyebilir. Günlük hayatın içine evrad ü ezkarı yerleştirme ve bunu kısa bir gayret ve az bir çabayla alışkanlık haline getirmekle namazlardan sonra hissedilen o manevi akım, o teveccüh ve şuur durumu daha iyi muhafaza edilebilecektir.

Allah Teala’dan bizleri kendisini zikretmekten, anmaktan ve hatırlamaktan uzak tutmamasını, günlük hayatımızın mümkün ve uygun olan her anını kendisini zikretmekle şereflendirmesini, abdestli veya abdestsizken, ayakta veya otururken, yatarken; yürürken ve koşarken, çıkarken ve inerken, yatarken ve kalkarken, beklerken ve gidip gelirken, yerken ve içerken kendisini zikirle meşgul olmamızı nasip etmesini diler ve dileniriz.


1 ) Buhari, Daavat, 66

2 ) Nahl, 98

3 ) Müslim, Mesacid, 597

4 ) Buhari, Daavat, 11; Müslim, Zikr, 80; Ebu Davud, Edeb, 100

5 ) İmam Rabbani, Mükaşefat-ı Gaybiye, 29. Bölüm
6 ) Kütüb-ü Sitte, c. 17, s. 495, hadis no: 1149

7 ) Buhari, Daavat, 65; Müslim, Zikir 31; İbni Mace, Edep, 56.

8 ) Buhari, Daavat, 65

9 ) Müslim, Zikir 26

10 ) Buhârî, Bed’ü’l–Halk 11, Daavat, 64; Müslim, Zikir, 28

11 ) Ebu Davud, Vitir, 26

12 ) İbni Mace, Edep, 57

13 ) Müslim, Zikir, 12; Ebû Davud, Salat, 361

14 ) Buhârî, Ezân 123, 139; Müslim, Salât 218-220)

15 ) Ebû Davud, Salat, 361

16 ) Kütüb-ü Sitte, c. 17, s. 498
17 ) Enbiya, 88

18 ) Tirmizi, Daavât 81; Müsned, I, 170

19 ) Buhari, Ezan, 7; Tirmizi, Daavat, 58; Müsned, I, 66

20 ) Enbiya, 83

21 ) Enbiya, 84

22 ) Ahzab, 56

23 ) Müslim, Salat, 17/65; Tirmizi, Tefsir, 34; Ebu Davud, Salat, 183; Nesai, Sehv, 49; Muvatta, Kasru’s-Salat, 22

24 ) Nesai, Sehv, 52

25 ) Tirmizi, Vitir 21

26 ) Ebu Davud, Salat, 201, Vitir, 26; İbni Mace, Cenaiz, 65

27 ) Müslim, Salat 70
Günlük çekilebilecek tesbihler zikirler

Zikir, zihinde tutmak, hatırlamak, anmak gibi anlamlara gelir. Kavram olarak ise zikir, Allah’ı anmak üzere söylenmesi ve yapılması tavsiye edilen, sözlü ve ameli eylemleri kapsayan davranışların tümüne denir.  Allah’ı isimleriyle anmak, hamd etmek, tesbih etmek, Kur’an okumak, Kur’ân’ı dinlemek ve dua etmek dil ile yapılan zikirdir ve kalp ile yapılan zikre yol açmalıdır. Kalp ile yapılan zikir, ameli zikirlere yani bedenin zikrine yol açmalıdır. Bedenin zikri de Allah (c.c)’ın biz kullarına farz kıldığı ibadetleri yerine getirmekten geçmektedir.

Zikir hakkında şu hadisleri paylaştıktan sonra kısa zikirler, anlamları ve faziletlerine göz atabilirsiniz.

“Rabbini zikredenle etmeyenin hâli diri ile ölünün hâli gibidir.” yani Rabbini zikreden kimse diridir, Rabbini zikretmeyen kimse de ölüdür. [Buhârî, Deavât, 66)]

“Yâ Hafsa! Çok konuşmaktan sakın. Söylenen şey zikrullah olmadıkça kalbi öldürür. Fakat Allah’ın zikrini çok yap. İşte bu kalbi diriltir.” [Ali el-Müttâkî, No: 1896]

KISA ZİKİRLER, ANLAMLARI VE FAZİLETLERİ

1- “Sübhanallahi Ve Bihamdihi” Zikri

Anlamı: “Allah (c.c)’ı hamd ile tesbih ederim” demektir.

Fazileti: Buhârî Ebû Hüreyre (ra.)’dan rivayeten;

Efendimiz (s.a.v) “Her kim günde yüz kere “Sübhânallâhi ve Bihamdihi” derse o kimsenin hataları deniz köpüğü kadar da olsa dökülür, yâni mağfiret olunur.” Buyurmuştur. [Buhârî, Deavât, 65]

2- “Sübhanallahi Ve Bihamdihi Sübhanallahil Azim” Zikri

Anlamı: “Allah’ı hamd ile tesbîh ederim, büyük Allah’ı tesbîh ederim” demektir.

Fazileti: Buhârî Ebû Hüreyre (ra.)’dan rivayeten;

Efendimiz (s.a.v) “İki kelime vardır ki Rahman Teâlâ’ya sevgili, lisanda hafif, mîzanda da ağırdırlar.” Buyurmuştur. [Buhârî]
3- “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” Zikri

Anlamı: “Günahlardan korunmaya güç yetirmek ve taate kuvvet bulmak, ancak Allah’ın tevfik ve yardımıyladır” demektir.

Fazileti: Esed İbni Veda’a (r.a)’dan rivayetle,

Rasulullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: “Her kim, her gün, yüz kere: ‘Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâh” derse, fakirlik, ebediyyen ona isabet etmez.” [İbni Ebi’d Dünya, Terğib 2/449]

4- “La İlahe İllallah” Zikri


Anlamı: “Allah (c.c)’dan başka ilah yoktur” demektir.

Fazileti: “Efendimiz (s.a.v) “İmânınızı dâima yenileyiniz” buyurduğunda

“-Yâ Rasûlallah imânımızı nasıl yenileyeceğiz?” diye soruldu. Efendimiz (s.a.v) “Lâ ilâhe illallah” zikr-i şerifini çok yapınız, buyurdu. [İbn Hanbel – Hâkim]

“Bir kul ihlâs ile bu zikri okursa, bu hiçbir hicaba takılmadan yükselir. Allah’a vâsıl olunca Allah bunu söyleyene nazar eder. Allah bu tevhîd getirene nazar etti mi onu rahmetine dâhil etmesi Allah’ın hakkıdır.” [Tirmizî, Deavât, 86]

5- “Sübhanallah” – “Elhamdülillah” – “Allah-u Ekber” Zikirleri

“Sübhanallah”: “Allah noksanlardan münezzehtir.” demektir.

“Elhamdülillah”: “Şükür Allah’adır, Allah’a şükürler olsun, hamd Allah’adır.” anlamlarına gelmektedir.

“Allah-u Ekber”: “Allah en büyüktür. Allah her şeyden üstündür, uludur, azametlidir.” demektir.

Faziletleri: Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Her namazdan sonra ‘otuz üçer kere Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahu ekber’ derseniz, tamamı 99 eder. Yüzün tamamında da, ‘Lâilaheillallahü vahdehu lâ şerika leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa, affolunur.” Buyurmuştur. [Müslim, Mesacid: 146; Ebû Dâvud, Vitir: 2]

6- “Hasbünallahü ve Ni’melvekîl” Zikri

Anlamı: “Allah bana yeter. O ne güzel vekildir.” demektir.

Fazileti: Bu Zikir bütün korkan kimselerin emniyetli sığınağıdır. [Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no: 3715]

Kuvvet-i îmân ve îkan ile bu zikr-i şerîfin tekrarına ve tilâvetine devam olunsa, mal ve can üzerine gelmesi melhuz olan musibet ve tehlikelerden insanı mahfuz kılar.

7- “Estağfirullâhe Ve Etûbu İleyh” Zikri

Anlamı: “Allâh’tan mağfiret dilerim ve O’na tevbe ederim” demektir.

Fazileti: “Vallâhi ben günde yetmiş defadan fazla Allâh’tan mağfiret diler ve O’na tevbe istiğfar ederim.” [Buhârî (6307); Tirmizî (3259)]

“Şüphesiz benim kalbim perdelenir ve muhakkak ben bir günde yüz defa Allâh’tan mağfiret diliyorum.” [Müslim (2702); Tirmizî (1515)]

8- “Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed” Salat-ı Şefiri

Anlamı: “Allahım (peygamberimiz) Hz.Muhammed’e ve aline rahmet eyle.” demektir.

Faziletleri: “Her kim bana bir defa salât ederse, Allâh’u Teâlâ’da ona on salât eder.” [Müslim (408); Ebû Dâvûd (1530)]

“Kıyâmet günü insânların bana en yakın olacak olanı, bana en çok salât edenidir.” [Tirmizî (484); İbn Ebî Şeybe (31787)]

9- “Rabbiyesir vela tuassir Rabbi temmim bil-hayır” Zikri


Anlamı: “Rabbim işimi kolaylaştır, güçleştirme, Rabbim bu işi hayırla tamamla!” demektir.

Fazileti: Okuyan kişinin işiniz hayırla sonuçlanır, size zahmetli olan, sıkıntılı olan her iş hafif ve sıkıntısız şekilde (Allah (c.c)’ın izni ile) hallolur ve zor işler zahmetsizce tamamlanır.

10- “ Lâ İlâhe İllallâhu Vahdehu Lâ Şerike Leh, Lehü’l-Mülkü ve Lehu’l-Hamdu ve Huve Alâ Kulli Şeyin Kadîr” Zikri

Anlamı: “Allâh’tan başka hak ilâh yoktur. O birdir ve tektir, ortağı yoktur. Mülk onundur ve hamd ona mahsustur. O, her şeye gücü yetendir” demektir.

Fazileti: Ebû Hureyre (r.a)’dan rivâyet edildiğine göre, Efendimiz (s.av);

“Her kim günde yüz defa derse, bu onun için on köle azat etmesine denk olur. Ona yüz hasene yazılır. Ondan yüz seyyie (günah) silinir ve bu onun için o günün akşamına kadar şeytana karşı bir himaye olur. Bundan fazlasını yapan kimse müstesna hiçbir kimse de onun yaptığından faziletlisini yapamaz.” Buyurmuştur. [Buhârî (3293); Müslim (2691)]

11-“Sübhanallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” Zikri

Anlamı: “Allah eksik sıfatlardan beridir. Hamd Allah’adır. Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür” demektir.

Fazileti: Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey Âdem oğlu, fecirden ve asırdan sonra bir saat beni zikret, bunların arasına ben kefilim.” [Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no: 6055]
Günlük Okunabilcek Zikirler ve Dualar ve Salavatlar

Her gün okunması faziletli, günlük okunacak dualar, günlük okunacak Zikirler, Esmaül Hüsna

Peygamber efendimiz (SAV) bir hadis-i şeriflerinde, ’’Dua ibadetin özüdür’’ buyurmuştur.

“Allah katında, duadan daha kıymetli hiçbir şey yoktur.”

“Kendisinden dua ederek istekte bulunmayana Allah-u Teâlâ gazap eder.”

“Dua kazayı önler. İyilik de rızkı artırır. Kul, işlemiş olduğu günahlarından dolayı rızkından mahrum olur.”

“Dua, Allah-u Teâlâ’nın bir icra kuvvetidir. Gelmesi kesinleşen kazayı dahi önler, uzaklaştırır.”

“Dua müminin silahı, dinin direği, göklerin ve yerin nurudur.”

Dualar aynı zamanda zikirdirler, her gün düzenli okumaya gayret edilmelidir. Şüphesiz ki Allah(CC) kendisine yönelen kalpleri ve elleri boş çevirmez.

İstiğfar Okumak

Estağfirullah… Estağfirullah… Estağfirullah

Her gün en az 70 defa “Estağfirullah”. Hiç bir günahı olmayan Allah’ın sevgili kulu ve  Habibi Peygamberimiz her gün 70 defa istiğfar etmekteydi.

***

100 kere Salavat

ALLAHÜMMESALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ SEYYİDİNA MUHAMMED

Peygamber (s.a.v.)’e salat getirmek, aynı zamanda cennette onunla buluşup sohbet etmeyi sağlar.

Şeytan çok ibadetlere el uzatır, lakin salavatı şerifeye el uzatamaz. Çünkü Ruhaniyet-i Peygamberi, salavat-ı şerife getirilen yerde bulunur.

Hazreti Peygamber’in feyz ve ruhaniyetinden istifade etmek için mübarek salavat-ı şerifeler iştiyakla çokça okunmalıdır. Emeği az, derecesi çok yücedir.
Günlük Okunması Faziletli Dualar ve Zikirler

100  kere “Sübhanallahi ve bihamdihi sübhanallahi’l azim”

Ebu Hüreyre’den: Peygamber Sallalla­hu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

“İki söz vardır ki onlar dile hafiftir­ler, terazide ağırdırlar; Rahman olan Allah’a sevimlidirler, bunlar: Sübhanellahi ve bihamidihi, Sübhanellahil’azimi. (“Allah’a hamd ederek O’nu noksanlıklardan tenzih ederim, Yüce Al­lah’ı tenzih ederim”). (Buhari, Kitabu’d-Daavat, 65)

Günde 100 defa “Sübhânallâhi ve bi-hamdihî”

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Bir kimse günde yüz defa “Sübhânallâhi ve bi-hamdihî” derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsi bağışlanır.”

“Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e ‘sözlerin en faziletlisi hangisidir’ diye soruldu. Şöyle buyurdu: Allâh’ın melekleri ve kulları için seçtiği  سُبْحَانَ اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ  sözüdür.” (Sahih Hadis) Müslim (2731); Tirmizî (3594)

Başka bir rivâyet ise şöyledir: “Allâh’a sözlerin en sevimlisi  سُبْحَانَ اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ sözüdür.” (Sahih Hadis – Müslim (2731); Ahmed (21429)

***

100  kere “La havle ve la kuvvete illabillahi’l-aliyyil azim”  (Azim olan Allah’dan başka güç ve kuvvet yoktur)

Bolluk zamanlarında nimetlerin elden gitmemesi, darlık zamanında darlıktan kurtulmak için devamlı zikredilmelidir.

***

100 Kere “Hasbunallahu ve ni’mel vekil nimel Mevla ve ni’me’n nasîr”

Yüz defa “Hasbünallâhü ve nîmel vekiyl” deyiniz. Yüzüncü de “Ni’mel’Mevlâ ve ni’men’nasıyr” diye ilave ediniz. Böylece korktuğunuzdan emniyet ve selâmette olursunuz demek olur..

“Onlar ki, bazı kimseler kendilerine: “İnsanlar size karşı toplandılar, onlardan korkun” dediklerinde bu onların imanlarını artırdı ve: “Allah bize yeter o ne güzel vekildir” dediler.” (Ali İmrân, 3/173)

***
Lâ ilahe illallahü melikül Hakkul Mübin

100 Kere “Lâ ilahe illallahü melikül Hakkul Mübin” okunur.

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim günde (sabah ve akşam en az) 100 kere “Lâ ilâhe illallahül-Melikül-Hakkul-Mübin”

Yani “Eserleriyle aşikar, hakiki mevcut ve yegane mülk sahibi olan Allah’tan başka ilah yoktur.“ derse, bu zikir kendisi için fakirlikten kurtuluş, kabir yalnızlığında yoldaş olur. Bununla zenginliği celbeder ve cennetin kapısını çalar.”

100. defa okuduktan sonra sonuna “Muhammedün rasûlüllâhi sâdikul va’dil emîn” eklenir.

لَااِلٰهَ اِلاَّالله ُ اَلْمَلِكُ الْحَقُّ الْمُبِينُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ صَادِقُ الْوَعْدِ اْلاَمِين

Lâ ilâhe illellâhül melikül hakkul mübîn Muhammedün rasûlüllâhi sâdikul va’dil emîn

”Apaçık gerçeğin sahibi Allah’tan başka ilah yoktur. Emin ve sözünün eri olan Muhammed Allah’ın Rasulüdür.”
Yunus Peygamber’in Duası

33 kere “La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin” 

Hazreti Yunus (a.s)’ın duasıdır. Balığın karnında bunu okurdu. Bunu okuyarak dua edenin duası Cenabı Allah kabul eder.”

Bediüzzaman Hazretleri her gün Akşam Namazı ile Yatsı Namazı arası okunmasını tavsiye etmiştir.

***

33 Kere “Rabbi inni messeniyed durru ve ente erhamur rahimin”

Ya Rabbi zarar bana dokundu, Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin, Bana da merhamet eyle yarabbi

Kur’an-ı Kerim’de bahsi geçen Sabır Kahramanı Hazreti Eyyüb Aleyhisselam’ın duasıdır.

Bediüzzaman Hazretleri her gün Akşam Namazı ile Yatsı Namazı arası okunmasını tavsiye etmiştir.

***

33 Kere “Hasbünallahü ve nimel vekil”

***

33 Kere “Hasbiyallahu lâ ilâhe illâ Hû, aleyhi tevekkeltu ve Huve rabbül arşıl azîm”

“Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce Arş’ın sahibidir.” (Tevbe 129)

***

33 Kere “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azîm”

Güç ve kuvvet ancak şânı yüce Allah’tandır.

***

33 Kere “Ya Bâkî Ente’l-Bâkî – Ya Bâkî Ente’l-Bâkî”

***

Her Namazdan sonra ve Her Yattığında uyumadan önce

    33 defa Subhaballah,
    33 defa Elhamdulillah,
    33 defa Allahuekber,
    33 defa La ilahe illallah

“Bir kimse, her namazdan sonra 33 defa Allah’ı tesbih, 33 defa ona hamd etse ve 33 defa da tazim etse (Allahü ekber dese), ki bunun toplamı 99 ediyor, yüzüncü de de (La ilahe illellah…) okusa, denizin köpüğü kadar da çok olsa, yine de bütün günahları bağışlanır.” [Müslim, Kitab’ül-Mesacid, 26 (h. no: 146)]

La ilahe illallah demek 99 belayı önler. Bunun en aşağısı sıkıntıdır. [Deylemi]

Benim ve diğer Peygamberlerin dediği en üstün şey, La ilahe illallah sözüdür. [Tirmizi]
La ilahe illallah diyenin günahları silinir, yerine o kadar sevap yazılır. [Ebu Ya’la]

La ilahe illallah Cennetin anahtarıdır. [İ.Ahmed]

La ilahe illallah diyen, sözünde sadık ise, bütün günahları affedilir. [İmam-ı Gazali]
Günlük Okunması faziletli Sureler ve Dualar Zikirler

Yatarken uyumadan önce

    3 ihlas ve 1 Fatiha
    3 Ayetel Kursi
    Kafirun Suresi
    Felak ve Nas Sureleri

***

Her Gece yatmadan Önce Vakia Suresi

Hadîs-i serîflerde buyuruldu ki:

“Her kim, Vâkia sûresini her gece bir defa okumayi âdet haline getirirse, ömründe fakirlik görmez.”

“Vâkia sûresi zenginlik sûresidir. Onu okuyunuz ve kadinlariniza ve çocuklariniza ögretiniz.”
Gecenin Duası

Bismillahirrahmanirrahim

Ya Hay Ya Kayyum Ya Gaffar Ya Rahim Ya Settar Ya Tevvab Ya Rahman Ya Alim Ya Hakim Ya Aziz Ya Semi Ya Kadir

Ey Alemlerin Rabbi Ya Erhamerrahimi!

Allah’ım, Sen affedicisin bizleri affet ve bizleri bağışla. Sen her şeyi gören ve bilensin. Gizli ve açık bütün hayırlı dualarımızı kabul eyle. Ey yer ve göğün gecenin gündüzün, karanlığın ve sabahın Rabbi. Bizleri razı olduğun kulların zümresine kat. Zorlarımızı kolay, yokuşlarımızı iniş, korkularımızı selamet eyle. Endişelerimize rahatlık ihsan eyle. Sıkıntı ve kederlerimizi bertaraf eyle. Her doğan günü hakkımızda hayırlı eyle.. Amin
Hadislerle Sabah ve Akşam Yapılabilecek Zikirler

SABAH VE AKŞAM ZİKİRLERİ

1- 3 Kere İhlas, Felak ve Nas sureleri okunur.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim bunları (İhlas, Felak ve Nas) sabahladığı ve akşamladığı zaman üç kere okursa her şeye karşı onu korur.” (Ebu Davud, Tirmizi)

2- (10 Kere) لَا إلَه إلّا اللهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلُّ شَيْءِ قَدِير
(Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerike lehû, lehu’l mulku ve lehul hamdu ve huve ala kulli şey’in kadir)

Anlamı: Allah’tan başka hak ilah yoktur. O tektir ve ortağı yoktur. Mülk O’nun ve hamd O’nadır. Ve O, her şeye güç yetirendir.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Bunu günde yüz defa söyleyen, on köle azad etmiş kadar sevap alır. Bununla ona yüz hasene yazılır, ondan yüz günah silinir. Akşamlayıncaya kadar o gün, şeytandan korunur. Bundan daha çok amel işleyen bir adamdan başka hiç kimse onun fazliletlisini getiremez.” (Buhari)
Ebu Davud ve İbn Mace’nin rivayetinde 10 kere okursa olarak geçer…

3- (100 Kere) سُبْحـانَ اللهِ وَبِحَمْـدِهِ
(Subhanâllahi ve bihamdihi)

Anlamı: Allah’ı kendisine hamdederek tüm noksanlıklardan tenzih ederim.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Sabahladığı ve akşamladığı zaman yüz kere bunu söyleyen kimse, başkası da onun kadar veya daha çok söylemedikçe; kıyamet gününe onun getirdiğinden daha faziletli bir amel getiremez. (Muslim)
Subhanallahi ve Bihamdihi Zikrinin Fazileti

4- (100 Kere) أسْتَغْفِرُ اللَّهَ وَ أتُوبُ إلَيْهِ
(Estağfirullah ve etûbu ileyhi)

Anlamı: Allah’tan mağfiret diler ve O’na tevbe ederim.” (Buhari, Muslim)

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah’a yemin olsun ki ben günde
yetmiş kereden fazla Allah’tan bağışlanma diler ve O’na tevbe ederim.”
(Buhari, Fethu’l Bari 11/101)

5- “Allah’ım! Sen benim Rabbimsin! Senden başka hak ilah yoktur. Beni Sen
yarattın ve ben Senin kulunum. Gücüm yettiğince Sana verdiğim ahd ve
va’d üzereyim. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Üzerime olan
nimetini ve günahlarımı kabul ve itiraf ediyorum. Beni bağışla. Şüphesiz
günahları ancak Sen bağışlarsın.
اللَّهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لا إِلَهَ إِلا أَنْتَ خَلَقْتَنِي وَأَنَا
عَبْدُكَ وَأَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ ، أَعُوذُ
بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ ،
وَأَبُوءُ بِذَنْبِي فَاغْفِرْ لِي فإِنَّهُ لا يَغْفر الذُّنُوبَ إِلا أَنْت

(Allahumme ente rabbi lâ ilâhe illâ ente halakteni ve ene abduke ve ene alâ ahdike ve va’dike ma isteda’tu, eûzu bike min şerri ma sana’tu ebûu leke bini’metike aleyye ve ebûu bi zenbi fağfirli feinnehû lâ yağfiruzzunûbe illâ ente)

“Kim bunu akşamladığı vakit içtenlikle inanarak söyler de o gece ölürse cennete girer. Sabahladığı vakit yaparsa da böyledir.” (Buhari)

6- (3 Kere) بِسْمِ الله الّذِي لا يَضُرّ مَعَ اسْمِهِ شَيْءٌ في الأرْضِ وَلا في السّمَاءِ وَهُوَ السّمِيعُ العَلِيمُ
(Bismillâhillezi lâ yedurru mea ismihi şey’un fi’l ardi ve lâ fi’s-semâi ve huve’s-semi’ul alim)

Anlamı: İsmiyle yerde ve gökte hiç bir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın adıyla. O, hakkıyla işiten ve her şeyi bilendir.”

“Sabah ve akşam üç kere söyleyene hiç bir şey zarar vermez.” (Ebu Davud, Tirmizi)

7- (7 Kere) حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
(Hasbiyâllahû lâ ilâhe illâ huve aleyhi tevekkeltu ve huve rabbu’l arşi’l azim)

Anlamı: Allah bana yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O’na güvenip dayanırım. O yüce Arş’ın sahibidir.” (Tevbe 129)

Rasulullah (sav) Tevbe Suresinin 129. ayeti için şöyle buyurdu: “Kim bunu sabahladığı ve akşamladığı zaman yedi kere söylerse, onu üzen dünya ve ahiret işlerine Allah kafidir.” (Ebu Davud (4/321)

8- (3 Kere) رَضيـتُ بِاللهِ رَبَّـاً وَبِالإسْلامِ ديـناً وَبِمُحَـمَّدٍ صلى الله عليه وسلم نَبِيّـاً
(Radîtu billâhi rabben ve bi’l islami dinen ve bimuhammedin sallâllahû aleyhi ve selleme nebiyyen)

Anlamı: Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan, nebi olarak Muhammed (s.a.v)’den razı oldum.”

İbn Abbas (ra) Rasulullah’ı (sas) şöyle derken işittim:
-“Kim
Rabb olarak Allah’dan, din olarak İslam’adan, Rasul olarakta
Muhammed’den razı olursa imanın zevkini almış tadına bakmıştır.
(Müslim(1/239) K. İman B. 11 Hds no: 56)
– Ebu Said el-Hudri radiyallahu anh şöyle dedi:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
‘Ya
Eba Said! Herkim Rab olarak Allah’tan din olarak İslam’dan ve Nebi
olarak Muhammed’den razı olursa cennet onun için vaciptir’ buyurdu.
(Müslim 1884/116)

9- (3 Kere) سُبْحـانَ اللهِ وَبِحَمْـدِهِ عَدَدَ خَلْـقِه ، وَرِضـا نَفْسِـه ، وَزِنَـةَ عَـرْشِـه ، وَمِـدادَ كَلِمـاتِـه
(Subhanâllahi ve bihamdihi adede halkihi, ve ridâ nefsihi, ve zinete arşihi, ve midâde kelimâtihi)

“Yarattıklarının sayısınca kendisinin razı olacağı kadar, arşının ağırlığı ve kelimelerinin çokluğunca hamdederek Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederim.” (Muslim)

10- (3 Kere) أَعـوذُ بِكَلِمـاتِ اللّهِ التّـامّـاتِ مِنْ شَـرِّ ما خَلَـق
(Eûzu bikelimâtillahi’t-temmâti min şerri ma halak)

Anlamı: Yarattıklarının şerrinden Allah’ın eksiksiz kelimelerine sığınırım.

“Kim akşamladığı zaman bunu 3 kere söylerse o gecenin humması ona zarar vermez.”
(Ahmed, Nesai)

11- (10 Kere) اللهم صل وسلم على نبينا محمد
(Allahumme salli ve selleme alâ nebiyyinâ muhammed)

“ Allah’ım Nebimiz Muhammed’e salat ve selam eyle.” (Taberani)
Hadislerle Sabah Yapılabilecek Faziletli Zikirler



(1) Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

رَأَيْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، يَعْقِدُ التَّسْبِيحَ بِيَدِهِ

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i tesbihi eli(nin parmakları) ile akdettiğini/saydığını gördüm.”

Ebu Davud 1502, Tirmizi 3634, 3715

(2) Muhacirlerden olan Yuseyre (Radiyallahu Anha) şöyle demiştir:

لَنَا رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، عَلَيْكُنَّ بِالتَّسْبِيحِ، وَالتَّهْلِيلِ، وَالتَّقْدِيسِ، وَاعْقِدْنَ بِالْأَنَامِلِ، فَإِنَّهُنَّ مَسْئُولاَتٍ مُسْتَنْطَقَاتٍ، وَلاَ تَغْفُلْنَ، فَتَنْسَيْنَ الرَّحْمَةَ

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bize şöyle emretti:

“Size gerekli olan, Tesbih, Tehlil ve Takdis’dir, (yani bu tesbihatları elden bırakmayınız!) Ve bunları parmak uçlarıyla (veya parmak boğumuyla) çekiniz! Kuşkusuz ki, parmaklar sorguya çekilecek ve konuşturulacaktır! Rahmeti unutarak gaflette olmayın!”

Not: Tesbih; “Subhanallah,” demektir. Tehlil; “La İlahe İllallah,” demektir. Takdis; “Subhane’l-Meliki’l-Kuddus” veya “Subbuhun, Kuddusun, Rabbu’l-Melaiketi Ve’r-Ruh,” demektir.

Tirmizi 3815, Ebu Davud 1501

(3) Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

رَأَيْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، يَعْقِدُ التَّسْبِيحَ قَالَ ابْنُ قُدَامَةُ: بِيَمِينِهِ

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i, (namazdan sonraki) tesbihi/zikri sağ eliyle yaparken gördüm.”

Ahmed bin Hanbel Müsned 2/160/161/204/205, Ebu Davud 1502, Nesei 3/84, İbni Hibban 2343

(4) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i, namazının akabindeki tesbihat’ı, tahmidat’ı ve tekbirat’ı sağ eliyle yaptığım gördüm.”

Beğavi Şerh’i-s-Sünne 5/48

Bu hadisler, zamanımızda insanların terk edilmez bir sünnetmiş gibi ihtimam gösterilen boncukların ve zikir matiklerin zikrin adedini bilmek için kullanmanın bid’at olduğuna delildir.

Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh)’dan rivayet edilen eserde bunu te’yid etmektedir.

(5) Salet ibni Behram (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Elindeki tesbih ile zikreden bir kadının yanından geçen Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh), tesbihi kadının elinden alarak parça parça edip attı. Sonra ufak çakıl taşları ile zikreden bir adamın yanından geçti. Adamı tekmeleyerek:

−‘Ne çabuk sapıttınız ve böyle kötü bid’atlar ihdas ettiniz! Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabını ilimde geçtiniz!’ dedi.”

İbni Vaddah Bid’at ve Ondan Nehyi 12
Sabah Namazından Sonra Allah-u Teâlâ’yı Zikretmenin Faziletleri

(1) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kim, sabah namazını cemaat ile kılar sonra güneş doğuncaya kadar oturup Allah’ı zikrederse, sonra da iki rekat namaz kılarsa, ona tam bir hac ve umre sevabı verilir. Tam bir hac ve umre sevabı verilir. Tam bir hac ve umre sevabı verilir.”

Taberani Mucemu’l-Evsad, Tergib ve Terhib 1/434, 437, Albânî Sahîhu’l-Câmi’ 6222

(2) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Sabah namazından sonra güneş doğana kadar Allah-u Teâlâ’yı zikreden bir toplulukla oturmam bana, İsmail aleyhissellam’ın çocuklarından dört kişiyi azad etmemden daha da sevimlidir. İkindi namazından sonra güneş batana kadar Allah’ı zikreden bir toplulukla oturmam bana, dört kişiyi azad etmemden daha da sevimlidir.”

Ebu Davud 3667

(3) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Herkim, sabah namazından sonra yüz kere ‘Subhanallah’ ve yüz kere de ‘La İlahe İllallah’ derse, o kimsenin günahları denizin köpüğü kadar bile çok olsa affedilir!”

Yüz kere:

سُبْحَانَ اللهِ

Duanın Manası: “Allah’ı her türlü noksanlıklardan tenzih ederim.”

Yüz kere:

لآ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ

Duanın Manası: “Allah’tan başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur.”

Nesei 1337

(4) Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabah namazını kılıp selam verdiği zaman şöyle derdi:

اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ عِلْمًا نَافِعًا، وَرِزْقًا طَيِّبًا، وَعَمَلاً مُتَقَبَّلاً

Duanın Manası: “Ey Allah’ım! Kuşkusuz ki, ben Senden, faydalı bir ilim, temiz bir rızık ve kabul olunan bir amel istiyorum.”

İbni Mace 925, Nesei Sünenu’l-Kübra 9850

(5) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), ashabına şu dua öğretir ve şöyle buyururdu:

“Sizden biri sabahladığında şöyle desin:

اللَّهُمَّ بِكَ أَصْبَحْنَا، وَبِكَ أَمْسَيْنَا، وَبِكَ نَحْيَا، وَبِكَ نَمُوتُ، وَإِلَيْكَ الْمَصِيرَ

Duanın Manası: “Ey Allah’ım! Biz, Seninle sabaha ulaştık ve biz yine Seninle akşama ulaştık. Biz Seninle yaşarız ve biz yine Seninle ölürüz ve dönüş, Sanadır.”

“Sizden biri akşamladığında da şöyle desin:

اللَّهُمَّ بِكَ أَمْسَيْنَا، وَبِكَ أَصْبَحْنَا، وَبِكَ نَحْيَا، وَبِكَ نَمُوتُ، وَإِلَيْكَ النُّشُورُ

Duanın Manası: “Ey Allah’ım! Biz, Seninle akşama ulaştık ve biz yine Seninle sabaha ulaştık. Biz Seninle yaşarız ve biz yine Seninle ölürüz ve ölümden sonra kalkış, Sanadır.”

Tirmizi 3613, İbni Mace 3868, Ebu Davud 5068

(6) Abdullah ibni Mesud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) akşam olunca şöyle dua ederdi:

أَمْسَيْنَا، وَأَمْسَى الْمُلْكُ لِلَّهِ لآ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لآ شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَلَهُ الْحَمْدُ، وَهُوَعَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ، رَبِّ أَسْأَلُكَ خَيْرَ مَا فِي هَذِهِ اللَّيْلَةِ، وَخَيْرَ مَا بَعْدَهَا، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا فِي هَذِهِ اللَّيْلَةِ، وَشَرِّ مَا بَعْدَهَا رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ الْكَسَلِ، وَمِنْ سُوءِ الْكِبَرِ، أَوِالْكُفْرِ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابٍ فِي النَّارِ، وَعَذَابٍ فِي الْقَبْرِ

“Akşama eriştik. Allah’a ait mülk de akşama erişti. Allah’a hamd olsun Allah’tan başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur O tekdir ve ortağı yoktur. Mülk O’nundur hamd da O’na mahsusdur. O her şeye kadirdir. Ey Rabbim! Senden bu gecenin ve ondan sonraki gecelerin hayrını istiyorum ve bu gecenin ve ondan sonraki gecelerin şerrinden de Sana sığınırım. Ey Rabbim! Tembellikten, ihtiyarlığın kötülüğünden yahut ta küfrün kötülüğünden Sana sığınırım. Ey Rabbim! Cehennem azabından ve kabir azabından Sana sığınırım.”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabah olunca da şöyle dua ederdi:

أَصْبَحْنَا، وَأَصْبَحَ الْمُلْكُ لِلَّهِ لآ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لآ شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَلَهُ الْحَمْدُ، وَهُوَعَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ، رَبِّ أَسْأَلُكَ خَيْرَ مَا فِي هَذِهِ اللَّيْلَةِ، وَخَيْرَ مَا بَعْدَهَا، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا فِي هَذِهِ اللَّيْلَةِ، وَشَرِّ مَا بَعْدَهَا رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ الْكَسَلِ، وَمِنْ سُوءِ الْكِبَرِ، أَوِالْكُفْرِ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابٍ فِي النَّارِ، وَعَذَابٍ فِي الْقَبْرِ

“Sabaha eriştik. Allah’a ait mülk de sabaha eriştik. Allah’a hamd olsun Allah’tan başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur. O tekdir ve ortağı yoktur. Mülk O’nundur hamd da O’na mahsusdur. O her şeye kadirdir. Ey Rabbim! Senden bu gecenin ve ondan sonraki gecelerin hayrını istiyorum ve bu gecenin ve ondan sonraki gecelerin şerrinden de Sana sığınırım. Ey Rabbim! Tembellikten, ihtiyarlığın kötülüğünden yahut ta küfrün kötülüğünden Sana sığınırım. Ey Rabbim! Cehennem azabından ve kabir azabından Sana sığınırım.”

Ebu Davud 5071, Müslim 2723/74, Tirmizi 3612

(7) Cubeyr bin Mut’im (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Ben, Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma)’yı şöyle derken işittim:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) akşam ve sabah vakitlerine eriştiği zaman şu duaları okumayı asla terk etmezdi:

اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْعَفْوَ، وَالْعَافِيَةَ فِي الدُّنْيَا، وَالْآخِرَةِ، اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْعَفْوَ، وَالْعَافِيَةَ فِي دِينِي، وَدُنْيَايَ، وَأَهْلِي، وَمَالِي، اَللَّهُمَّ اسْتُرْ عَوْرَاتِي، وَآمِنْ رَوْعَاتِي، اَللَّهُمَّ احْفَظْنِي مِنْ بَيْنِ يَدَيَّ، وَمِنْ خَلْفِي، وَعَنْ يَمِينِي، وَعَنْ شِمَالِي، وَمِنْ فَوْقِي، وَأَعُوذُ بِعَظَمَتِكَ أَنْ أُغْتَالَ مِنْ تَحْتِي

Duanın Manası: “Ey Allah’ım! Kuşkusuz ki, ben Senden dünya ve ahirette af ve afiyet istiyorum. Ey Allah’ım! Kuşkusuz ki ben Senden dinim, dünyam, ailem ve malım hakkında af ve afiyet istiyorum. Ey Allah’ım! Ayıplarımı ört, korkularımdan emin kıl. Ey Allah’ım! Beni önümden, arkamdan, sağımdan solumdan ve üstümden (gelecek belalara karşı) koru. Ve altımdan yere batırılarak helak olmaktan Senin azametine sığınıyorum.”

Ebu Davud 5074, İbni Mace 3871, Nesei, Hakim, Tergib ve Terhib 2/82

(8) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Ebu Bekir (Radiyallahu Anh), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:

−Ey Allah’ın Rasulü! Sabahladığım ve akşamladığım zaman okuyacağım kelimeleri bana emret, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:

−“Sabahladığın, akşamladığın ve yatağa yattığın zaman şunları oku:

اَللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَوَاتِ، وَالْأَرْضِ، عَالِمَ الْغَيْبِ، وَالشَّهَادَةِ، رَبَّ كُلِّ شَيْءٍ، وَمَلِيكِهِ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ نَفْسِي، وَشَرِّ الشَّيْطَانِ، وَشِرْكِهِ، وَأَنْ أَقْتَرِفَ عَلَى نَفْسِي سُوءًا، أَوْ أَجُرَّهُ إِلَى مُسْلِمٍ

−“Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Gizliyi ve açığı bilen! Her şeyin Rabbi ve meliki olan Allah’ım! Senden başka hakkı ile ibadet olunan hiç bir ilah olmadığına şahidlik ederim. Nefsimin şerrinden, şeytanın şerrinden ve şirkinden Sana sığınırım. Nefsime kötülük etmekten veya o kötülüğü bir Müslümana çekmekten de Sana sığınırım.”

Ebu Davud 5067, Tirmizi 3760

(9) Abdullah bin Abdurrahman bin Ebza babasından (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabahladığı ve akşamladığı zaman şöyle derdi:

أَصْبَحْنَا عَلَى فِطْرَةِ الْإِسْلاَمِ، وَعَلَى كَلِمَةِ الْإِخْلاَصِ، وَعَلَى دِينِ نَبِيِّنـَا مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَعَلَى مِلَّةِ أَبِينَا إِبْرَاهِيمَ، حَنِيفًا مُسْلِمًا، وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

Duanın Manası: “İslam fıtratı, ihlas kelimesi ve Nebimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in dini üzere ve asla müşriklerden olmayan hanif ve Müslüman olan, babamız İbrahim’in milleti üzere sabaha eriştik.”

Not: “Duadaki ihlas kelimesi; La İlahe İllallah demektir.

Ahmed bin Hanbel Müsned 3/406, 407, İbni Sünni, Amelu’l-Yevmi ve’l-Leyle 34, Albânî Sahihu’l-Cami’ 4674

(10) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), kızı Fatıma (Radiyallahu Anhuma)’ya şöyle dedi:

“Benden işittiğin ve sana tavsiye ettiğim, şu duayı sabah ve akşam okumaktan sana mani olan şey nedir?”

يَاحَيُّ يَا قَيوُّمُ! بِرَحْمَتِكَ أَسْتَغِيثُ، أَصْلِحْ لِى شَأْنِي كُلَّهُ، وَلاَ تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي طَرْفَةَ عَيْنٍ

Duanın Manası: “Ya Hayy! Ya Kayyum! Senin rahmetinle yardım istiyorum. Bütün işlerimi düzelt ve beni göz açıp kapayınca kadar bile olsa nefsime bırakma.”

Hakim Müstedrek 1/730, 1875, 2000, Ebu Ya’lâ 914, Bezzar, Nesei, Tergib ve Terhib 2/87, Albânî Sahihu’l-Cami’ 4777
Günde Bir Kere Yapılacak Zikirler

(11) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kim bana bir kez salât ederse, Allah ona on kez salât eder ve onun on günahını bağışlar ve on derece onu yükseltir.”

اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ، وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ، وَعَلَى آلِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ

اللَّهُمَّ بَارِكْ عَلَى مَحَمَّدٍ، وَعَلَى آلِ مَحَمَّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ، وَعَلَى آلِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ

Duanın Manası: “Ey Allah’ım! İbrahim ve İbrahim’in ailesine salât ettiğin gibi Muhammed ve Muhammed’in ailesini de salât et. Şüphesiz ki, Sen çok övülensin, şeref sahibisin. Ey Allah’ım! İbrahim’i ve İbrahim’in ailesini mübarek kıldığın gibi, Muhammed’i ve Muhammed’in ailesini de mübarek kıl. Şüphesiz ki, Sen çok övülensin, şeref sahibisin.”

Salât Kelimesi: Dua anlamındadır. Allah-u Teâlâ’nın kuluna salâvatta bulunması; ona rahmet ve mağfiret etmesi demektir. Meleklerin insana salâvatta bulunması; meleklerin onun için istiğfarda bulunmaları demektir. İnsanın insana salâvatta bulunması ise; ona dua etmesi demektir.

Buhari Edebü’l-Müfred 643, Albânî Sahihu’l-Cami’ 6359

(12) Şeddat bin Evs (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“İstiğfarın efendisi şudur.

اللَّهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لآ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ، خَلَقْتَنِي، وَأَنَا عَبْدُكَ، وَأَنَا عَلَى عَهْدِكَ، وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ، أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ، وَأَبُوءُ بِذَنْبِي، فاَغْفِرْ لِي، فَإِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ

Herkim bu duayı yakinen iman ederek gündüz söyler de, akşamlamadan önce ölürse o kimse, cennet ehlindendir. Kim de bunu gece yakinen iman ederek söyler de, sabah olmadan önce ölürse o kimse, cennet ehlindendir.”

Duanın Manası: “Ey Allah’ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur. Beni Sen yarattın ve ben Senin kulunum. Gücümün yettiği şeylerde Sana verdiğim ahdin ve vaâdin üzereyim. Yaptığım şeylerin şerrinden Sana sığınırım. Senin benim üzerindeki nimetini itiraf ediyorum ve günahlarımı da itiraf ediyorum. Öyleyse beni bağışla. Kuşkusuz ki, günahları ancak Sen bağışlarsın.”

Buhari 6244, Ebu Davud 5070, Tirmizi 3615, İbni Mace 3872, Nesei, Ahmed bin Hanbel Müsned, İbni Hibban, Hakim, Tergib ve Terhib 2/70

(13) Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

سُبْحَانَ اللهِ، وَبِحَمْدِهِ

“Kim, ‘Subhanallahi ve Bihamdihi’ derse, ona cennette bir hurma ağacı dikilir.”

Duanın Manası: “Allah’a hamdederek O’nu tüm noksanlıklardan tenzih ederim.”

Bezzar, Tergib ve Terhib 3/381

(14) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

سُبْحَانَ اللهِ الْعَظِيمِ، وَبِحَمْدِهِ

“Kim, ‘Subhanallahi’l-Azimi ve Bihamdihi’ derse, ona cennette bir hurma ağacı dikilir.”

Duanın Manası: “Azim olan Rabbimi hamdi ile tesbih ederim.”

Tirmizi 3693, İbni Hibban, Hakim, Tergib ve Terhib 3/381

(15) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Ağaç dikiyordum, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana uğradı ve şöyle buyurdu:

−“Ey Ebu Hureyre! Ne dikiyorsun?”

Bende:

−Kendim için ağaç dikiyorum, dedim.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Sana bundan daha hayırlı bir ağaç dikmeyi bildireyim mi?

Bende:

−Bilakis, Ey Allah’ın! Rasulu bildir, dedim.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

سُبْحَانَ اللهِ، وَالْحَمْدُ لِلَّهِ، وَلآ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ، وَاللهُ أَكْبَرُ

Subhanallahi Ve’l-Hamdu Lillahi Ve La İlahe İllallahu Vallahu Ekber, de. Bunların her birinden dolayı senin için cennette bir ağacı dikilir.”

Duanın Manası: “Allah’ı her türlü noksanlıklardan tenzih ederim. Hamd, Allah içindir. Allah’tan başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur! ve Allah, en büyüktür.”

İbni Mace 3807, Hakim 1887, Tergib ve Terhib 3/386

(16) Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Yer yüzünde hiçbir kimse yoktur ki şöyle derse, o kimsenin günahları denizin köpüğü kadar bile çok olsa bu söz, kefaret olur! (Yani o kişinin günahları bağışlanır)”

لآ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ، وَاللهُ أَكْبَرُ، وَلاَحَوْلَ، وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ

Duanın Manası: “Allah’tan başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur. Ve Allah en büyültür! Güç ve kuvvet, ancak Allah’ındır.”

Tirmizi 3687
Günde Üç Kere Yapılacak Zikirler

(17) Ebu Musa el-Eş’ari (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

…Bir gün, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize hitabette bulunarak şöyle buyurdu:

“Ey insanlar! Bu şirkten sakının! Kuşkusuz ki bu, (şirk) karıncanın hareketinden daha gizlidir!”

Bunun üzerine Allah’ın konuşmasını istediği biri, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e şöyle dedi:

−Ya Rasulallah! Karıncanın hareketinden daha gizli olan bir şeyden nasıl sakınabiliriz?

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Her gün üç kere şöyle deyiniz!”

اللَّهُمَّ إِنَّا نَعُوذُ بِكَ مِنْ أَنْ نُشْرِكَ بِكَ شَيْئًا نَعْلَمُهُ، وَنَسْتَغْفِرُكَ لِمَا لاَ نَعْلَمُهُ

Duanın Manası: “Ey Allah’ım! Kuşkusuz ki, biz bildiğimiz bir şeyi Sana ortak koşmaktan Sana sığınırız ve bilmediğimiz bir şeyden dolayı da Senden bağışlanma dileriz.”

Ahmed bin Hanbel Müsned 4/403 No: 19835, Taberani, Ebu Ya’la, Tergib ve Terhib 1/95
Günde On Kere Yapılacak Şeyler

(18) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Herkim, kul huvellahu ahadı (İhlas Suresini) on kere okursa, Allah ona cennette bir ev yapar.”

Albânî Sahihu’l-Cami’ 6472
Sabah Bir Kere Yapılacak Zikir

(19) Sahabeden olan el-Muneyzir (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Ben İrfikiyye’de iken Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle dediğini işittim:

“Kim, sabahladığı zaman şöyle derse, onun elinden tutup onu cennete girdireceğime kefilim!”

رَضِيتُ بِاللهِ رَبًّا، وَبِالْإِسْلاَمِ دِينًا، وَبِمُحَمَّدٍ نَبِيًّا

Duanın Manası: “Rabb olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan ve Nebi olarak ta Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den razı oldum.”

Taberani, Tergib ve Terhib 2/78, Albânî Silsiletu’l-Ehadisi’s-Sahiha 2686
Sabah ve Akşam Bir Kere Yapılacak Şeyler

(20) Ubeyy ibni Ka’b (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Bir hurma harmanı vardı. Hurmalar azalıyordu. Bir gece onları bekledim. Derken birden yeni buluğa girmiş çocuğa benzer bir hayvan (geldi), selam verdim; selamımı aldı. Buna müteakiben ona:

−Sen cin misin, yoksa insan mısın? dedim.

−Cinim, dedi.

−Bana elini uzat dedim. Bana elini uzattı. Eli köpek eli gibi tüyü de köpek tüyü gibiydi!

−Cinler bu şekilde mi yaratılmıştır? dedim.

−Cinler bilir ki, içlerinde benden daha çirkin bir adam vardır! dedi.

−Bana niye geldin? dedim.

−Senin sadaka vermeyi sevdiğin bize ulaştı. Bu nedenle senin hurmalarından nasibimizi almayı geldik, dedi.

−Sizden nasıl kurtuluruz? dedim.

−Kim, Bakara Suresinde ki,

اللهُ لآ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ

ayeti akşam okursa, sabaha kadar bizden korunur. Kim de bu ayeti sabahleyin okursa akşama kadar bizden korunur, dedi.

اللهُ لآ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ مَنْ ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَآءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ

Sabah olunca, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına geldim ve bu olayı, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e anlattım.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Habis doğru söylemiş.”

Nesei, Taberani, İbni Hibban, Tergib ve Terhib 2/87
Sabah ve Akşam Üç Kere Yapılacak Dualar

(21) Muaz bin Abdullah’ın babası Hubeyr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

…Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Akşam ve sabah üç kere İhlas Suresini ve Muavvezeteyni, (yani) Felak ve Nas Surelerini oku! (Çünkü) Her şeyden sana yeter!”

Ebu Davud 5082, Tirmizi 3624, Albânî Sahihu’l-Cami’ 4406

(22) Osman bin Affan (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i işittim şöyle diyordu:

بِسْمِ اللهِ الَّذِي لاَيَضُرُّ مَعَ اسْمِهِ شَيْءٌ فيِ الْأَرْضِ، وَلاَ فيِ السَّمَآءِ، وَهُوَالسَّمِيعُ الْعَلِيمُ

“Her günün sabahında ve her gecenin akşamında üç kere, Allah’ın ismiyle ki, O’nun ismi ile beraber, yerde ve gökte hiçbir şey zarar veremez! O işitici ve bilicidir, diyen hiçbir kul yoktur ki, ona her hangi bir şey zarar vermez!..”

İbni Mace 3869, Ebu Davud 5088, Tirmizi 3610, Ahmed bin Hanbel Müsned, İbni Hibban, Hakim, Tergib ve Terhib 2/74

(23) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Mü’minlerin annesi Cüveyriye binti’l-Haris (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bir gün sabah namazını kıldığı sırada, Cuveyriye namaz kıldığı yerde tesbihat yapıyor iken, Cuveyriye’nin yanından dışarı çıktı. Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kuşluk vakti olunca geri döndü. Cüveyriye’yi namaz kıldığı yerde (hala) oturuyor idi ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona şöyle dedi:

–“Sen, yanından ayrıldığım zamanda ki hal üzere mi devam ediyorsun?”

Cüveyriye de:

–Evet, cevabını verdi.

Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Allah’a yemin olsun ki ben senden sonra şu dört kelimeyi, üç kere söyledim ki eğer bu kelimeler senin bu günden beri söylemiş olduğun kelimelerle tartılsaydı, benim söylediklerim, senin söylediklerini tartardı.” (Yani ağıl gelirdi. O kelimeler şunlardır.)

سُبْحَانَ اللهِ وَبِحَمْدِهِ، عَدَدَ خَلْقِهِ، وَرِضَا نَفْسِهِ، وَزِنَةَ عَرْشِهِ وَمِدَادَ كَلِمَاتِهِ

Duanın Manası: “Yarattıklarının sayısınca, kendisinin razı olacağı kadar, arşının ağırlığı ve kelimelerinin çokluğunca hamdederek Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederim.”

Not: Bu dua şu şekilde de gelmiştir:

سُبْحَانَ اللهِ عَدَدَ خَلْقِهِ، سُبْحَانَ اللهِ رِضَا نَفْسِهِ، سُبْحَانَ اللهِ زِنَةَ عَرْشِهِ سُبْحَانَ اللهِ مِدَادَ كَلِمَاتِهِ

Duanın Manası: “Yarattıklarının sayısınca Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Kendisinin razı olacağı kadar Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Arşının ağırlığınca Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Kelimelerinin çokluğunca Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederim.”

Müslim 2726/79, Albânî Sahihu’l-Kelimu’t-Tayyib 12

(24) Abdurrahman, babası Ebu Bekre (Radiyallahu Anh) şöyle demiştir:

“Ey babacığım! Kuşkusuz ki, ben her sabah seni:

اللَّهُمَّ عَافِنِي فيِ بَدَنِي، اللَّهُمَّ عَافِنيِ فيِ سَمْعيِ، اللَّهُمَّ عَافِنيِ فيِ بَصَرِي، لآ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ، اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْكُفْرِ وَالْفَقْرِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ، لآ إِلَهَ إِلاَ أَنْتَ

‘Ey Allah’ım! Bedenime afiyet ver. Ey Allah’ım! Kulağıma afiyet ver. Ey Allah’ım! Gözüme afiyet ver. Senden başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur! Ey Allah’ım! Kuşkusuz ki, ben küfürden ve fakirlikten Sana sığınırım. Ey Allah’ım! Kuşkusuz ki, ben kabir azabından da Sana sığınırım. Senden başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur!’ diye dua ederken duyuyorum. Bu duayı sabahleyin ve akşamleyin üçer kere okuyorsun. Bunun hikmeti nedir? Babam da şöyle dedi:

−Kuşkusuz ki, ben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i bunlarla dua ettiğini işittim. Ben, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünneti ile sünnetlenmek istiyorum.”

Ebu Davud 5090, Ahmed bin Hanbel Müsned, Nesei Amelu’l-Yevmi ve’l-Leyle, Buhari Edebu’l-Müfred
Sabah ve Akşam On Kere Yapılacak Dualar

(25) Ebu Eyyub el-Ensari (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Herkim, sabahladığı vakit, on kere;

لآ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَشَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَلَهُ الْحَمْدُ، وَهُوَعَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

‘La İlahe İllallahu Vahdehu La Şerike Leh, Lehu’l-Mulku Ve Lehu’l-Hamdu Ve Huve Ala Kulli Şeyin Kadir’ ederse, İsmail aleyhissellamın çocuklarından dört kimseyi hürriyetine kavuşturmuş gibi olur ve onun için on iyilik yazılır ve ondan on günah da silinir ve o kişinin derecesi on derece yükseltilir. O gün akşama kadar o kimse şeytandan korunmuş olur. Eğer bu duayı akşamladığı vakit söylerse, sabaha kadar onun için gündüz verilen şeylerin aynısı verilir. Sabaha kadar şeytanla arasında bir perde olur.” (Yani şeytanın şerrinden emin olur)

Not: Bu dua, Ebu Davud ve İbni Mace’de geldiği gibi bir kere de yapılabilir.

Duanın Manası: “Allah’tan başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur! Allah birdir ve hiçbir ortağı da yoktur! Mülk de Allah’ındır, hamd da Allah’ındır. Allah, her ‏şeye gücü yetendir.”

Müslim 2693/30, Ebu Davud 5077, İbni Mace 3867, Nesei Amelu’l-Yevmi ve’l-Leyle, Taberani Mucemu’l-Kebir 4015, Tergib ve Terhib 3/374

(26) Abdurrahman bin Gunm (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kim sabah ve akşam namazlarını kılınca kalkıp gitmeden ve oturuşunu bozmadan önce on defa:

لآ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَلَهُ الْحَمْدُ، بِيَدِهِ الْخَيْرُ، يُحْيِي، وَيُمِيتُ، وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ قَدِيرٌ

‘Allah’tan başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur! Allah, birdir ve hiçbir ortağı yoktur! Mülk Allah’a aittir, hamd da Allah’ındır! Hayır Allah’ın elindedir. Allah, hayat verir ve öldürür, Allah, her şeye güç yetirendir,’ derse Allah onlardan her birine karşılık on sevap verir, on günahı siler, mertebesini on derece artırır. Bu sözler onun için mekruh (yani çirkin) her şeyden ve kovulmuş şeytandan bir koruyucu olur. Şirk dışında ona ulaşan bir günahtan sorulmaz! Kendisinden daha fazla söyleyerek onu geçen kişi dışında amelce insanların en faziletlisi olur.

Ahmed bin Hanbel Müsned 4/227 No: 18153, Tergib ve Terhib 1/446
Günde Yüz Kere Yapılacak Dualar

(27) Ümmü Hani (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Bir gün, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana uğradı. Ben de, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:

−Ya Rasulallah! Andolsun ki benim yaşım ilerledi ve zayıfladım. Bana otururken yapabileceğim bir amel emret, dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:

−“Yüz kere ‘Subhanallah’ de. Kuşkusuz ki bu, İsmail aleyhissellam’ın çocuklarından yüz köleyi hürriyetine kavuşturmana denktir.

−Yüz kere ‘Elhamdulillah’ de. Kuşkusuz ki bu, Allah’ın yolunda cihad için gemi, eğeri ve yükü ile hazırlayacağın yüz ata denktir.

−Yüz kere ‘Allah-u Ekber’ de. Kuşkusuz ki bu, senin için kabul olunmuş yüz kurbanlık deveye denktir.

−Yüz kere ‘La İlahe İllallah’ de. Kuşkusuz ki bu, gökle yer arasını doldurur. O gün senin amelinden daha faziletli olarak, hiçbir kimsenin ameli göğe yükseltilmez! Ancak senin getirdiğin şeyi getirmesi hariç.

Yüz kere:

سُبْحَانَ اللهِ

Duanın Manası: “Allah’ı her türlü noksanlıklardan tenzih ederim.”

Yüz kere:

الْحَمْدُ لِلَّهِ

Duanın Manası: “Hamd, Allah’a mahsustur.”

Yüz kere:

اللهُ أَكْبَرُ

Duanın Manası: “Allah en büyüktür.”

Yüz kere:

لآ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ

Duanın Manası: “Allah’tan başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur.”

Ahmed bin Hanbel Müsned, Taberani Mucemu’l-Evsad, Hakim Müsdetrek, Beyhaki, Nesei, Tergib ve Terhib 3/389

(28) Mus’ab bin Sa’d’ın babası Sa’d (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Bizler, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında iken, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Sizden herhangi biri her gün bin sevap kazanmaktan aciz olur mu!?

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in meclisinde oturanlardan birisi:

−Bizden biri nasıl bin sevap kazanır? diye sordu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:

سُبْحَانَ اللهِ

−“Yüz kere Subhanallah diye tesbih ederse, onun lehine bin sevap yazılır veya ondan bin günahı silinir.”

Duanın Manası: “Allah’ı tesbih ederim.”

Müslim 2698/37, Tirmizi 3692

(29) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

سُبْحَانَ اللهِ، وَبِحَمْدِهِ

“…Kim, günde yüz kere, ‘Subhanallahi ve Bihamdihi’ derse, o kimsenin günahları deniz köpüğü kadar bile çok olsa dökülür.”

Duanın Manası: “Allah’a hamdederek O’nu tüm noksanlıklardan tenzih ederim.”

Buhari 14/6343, Müslim 2691/28, Tirmizi 3698

(30) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

لآ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ

“Herkim, günde yüz kere, ‘La İlahe İllallah’ ederse bu kimse on köleyi hürriyetine kavuşturmuş olur ve ona yüz iyilik sevabı yazılır ve yüz günahı bağışlanır. O gün akşama kadar o kimse şeytandan korunmuş olur. Ve bu duayı kendisinden daha çok tekrar edenden başka hiç kimse ondan daha değerli bir amel işlemiş olamaz!”

Duanın Manası: “Allah’tan başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur.”

Tirmizi 3697

(31) Ebu Burde (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Ben, el-Eğarra (Radiyallahu Anh)’dan işittim. Bu zat Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabındandır. Kendisi Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) ile konuşuyordu ve dedi ki:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

أَسْتَغْفِرُ اللهَ، وَأَتُوبُ إِلَيْهِ

“Ey insanlar! Allah’a tevbe edin! Kuşkusuz ki, ben günde yüz kere Allah’a tevbe ederim!”

Duanın Manası: “Allah’tan mağfiret diler ve O’na tevbe ederim.”

Müslim 2702/41, 42, Buhari 13/6245

(32) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

لآ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَشَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَلَهُ الْحَمْدُ، وَهُوَعَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

“Herkim, günde yüz kere, ‘La İlahe İllallahu Vahdehu La Şerike Leh, Lehu’l-Mülkü Ve Lehu’l-Hamdu Ve Huve Ala Kulli Şeyin Kadir’ derse bu kimse on köleyi hürriyetine kavuşturmuş olur ve ona yüz iyilik sevabı yazılır ve yüz günahı bağışlanır. O gün akşama kadar o kimse şeytandan korunmuş olur. Ve bu duayı kendisinden daha çok tekrar edenden başka hiç kimse ondan daha değerli bir amel işlemiş olamaz…”

Duanın Manası: “Allah’tan başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur. O, birdir ve hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd da O’nadır. O, her şeye gücü yetendir.”

Buhari 14/6340, Müslim 2691/28, İbni Mace 3867, Tergib ve Terhib 2/73
Akşam Üç Kere Yapılacak Dualar

(33) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Herkim, akşamladığı zaman;

أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّاتِ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ

bu duayı üç kere söylerse, o gecenin humması ona zarar veremez!”

Duanın Manası: “Allah’ın yarattığı şeylerin şerrinden, Allah’ın eksiksiz kelimelerine sığınırım.”

Not: “Humma, akrep ve benzeri hayvanların sokmasıyla ortaya çıkan ateş, hararet; zehirin etkisi veya zehirin kendisi demektir.”

Ahmed bin Hanbel Müsned 2/290, Nesei Amelu’l-Yevmi ve’l-Leyle 590, İbni Sünni 68, Müslim 2709/55, Tirmizi 3661, İbni Mace 3518
Sabah ve Akşam Yüz Kere Yapılacak Dualar

(34) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Herkim, sabah ve akşam yüz kere;

سُبْحَانَ اللهِ الْعَظِيمِ، وَبِحَمْدِهِ

‘Subhanallahi’l-Azimi ve Bihamdihi’ derse, onun elde ettiğinin bir benzerini hiç kimse elde edemez ve o kimsenin günahları deniz köpüğü kadar bile çok olsa affedilir!”

Duanın Manası: “Azim olan Rabbimi hamdi ile tesbih ederim.”

Ebu Davud 5091, Müslim 2692/29, Tirmizi 3693, Ebi’d-Dünya, Hakim, Albânî Sahihu’l-Cami’ 6429, Tergib ve Terhib 2/72

(35) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kim, güneş doğmadan ve batmadan önce yüz kere ‘Subhanallah’ derse yüz tane deve veya sığır kesmesinden daha faziletlidir. Kim, güneş doğmadan ve batmadan önce yüz kere ‘Elhamdulillah’ derse Allah’ın Yolunda yüz atla savaşmasından daha faziletlidir. Kim, güneş doğmadan ve batmadan önce yüz kere ‘Allah-u Ekber’ derse yüz köleyi hürriyetine kavuşturmasından daha faziletlidir. Kim, güneş doğmadan ve batmadan önce yüz kere ‘La İlahe İllallahu Vahdehu La Şerike Leh, Lehu’l-Mülkü Ve Lehu’l-Hamdu Ve Huve Ala Kulli Şeyin Kadir’ derse hiç kimse kıyamet gününde bu amelden daha faziletli bir amel getiremez! Ancak, onun kadar veya daha fazla söyleyen bundan müstesnadır!”

Yüz kere:

سُبْحَانَ اللهِ

Duanın Manası: “Allah’ı her türlü noksanlıklardan tenzih ederim.”

Yüz kere:

الْحَمْدُ لِلَّهِ

Duanın Manası: “Hamd, Allah’a mahsustur.”

Yüz kere:

اللهُ أَكْبَرُ

Duanın Manası: “Allah en büyüktür.”

Yüz kere:

لآ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَشَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَلَهُ الْحَمْدُ، وَهُوَعَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Duanın Manası: “Allah’tan başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur. O, birdir ve hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd da O’nadır. O, her şeye gücü yetendir.”

Nesei, Tergib ve Terhib 2/80, Ahmed bin Hanbel Müsned 6/344, Albânî Silsiletu’l-Ehadisi’s-Sahiha 1316

(36) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kim sabah namazından sonra yüz defa:

لآ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَلَهُ الْحَمْدُ، يُحْيِي، وَيُمِيتُ، بِيَدِهِ الْخَيْرُ، وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ قَدِيرٌ

Allah’tan başka hakkı ile ibadet olunan hiçbir ilah yoktur. O, birdir ve hiçbir ortağı yoktur, mülk O’na aittir, hamd O’nadır, O hayat verir ve öldürür, hayır O’nun elindedir. O her şeye güç yetirendir, derse amel bakımından yeryüzündeki en faziletli kişi o olur! Ta ki başkası onun gibi veya onun dediğinden daha fazla söylerse bu müstesna!”

Albânî Silsiletu’l-Ehadisi’s-Sahiha 2664
Günlük Yapılabilecek 8 Faziletli Zikir

Allah-u Teala Kur’an-ı Kerimde mealen şöyle buyurmuştur: “… Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur (Allah’ı anmakla sükûnet bulur).” (Ra’d, 13/28)

Bir başka Ayet-i Kerime’de Rabbimiz mealen: “Öyleyse siz Beni zikredin ki Ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.” (Bakara, 2/152) buyurmuştur.

Bu yazımızda inşaallah yapması günlük belki yarım saatimizi alacak ama ebedi ahiret yurdu için bize çok faydalar sağlayacak bazı faziletli zikirleri yazacağız. Unutmayalım dünya pazarına bir kez geliniyor alabildiğimizi alıp ahirete götürmek için tek şansımız var.


1. Bismillahi Subhanallahi ve Bihamdihi

Ebu’d-Derdâ radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizin biriniz her gün sabahladığında Allah için bin hasene (sevap) işlemeyi terketmesin, her kim sabahladığında yüz kere: ‘Bismillahi sübhanallahi ve bihamdihi (Allah’ın ismiyle başlayıp, Allah’ı tesbih ederim ve ona hamd ederim.)’  derse, bu bin hasenedir ki, inşaAllah o gün o kadar (bin tane) günah işleyemez. Bundan başka işlediği hayırlar da bol bol kendisine kalır.”

| Kaynak: İmam Ahmed; Heysemî, Mecme’u’z-Zevâid:10/116


2. Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâşerîke leh, lehu'l mülkü ve lehu'l hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr

Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
“Kim, ‘Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâşerîke leh, lehu’l mülkü ve lehu’l hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.’ duasını bir günde yüz kere söylerse, kendisine on köle âzad etmiş gibi sevab verilir, ayrıca lehine yüz sevab yazılır ve yüz günahı da silinir. Bu, ayrıca üç gün akşama kadar onu şeytana karşı muhafaza eder. Bundan daha fazlasını okumayan hiçbir kimse, o adamınkinden daha efdal bir amel de getiremez. Kim de bir günde yüz kere”Sübhânallahi ve bihamdihi” derse hataları dökülür, hatta denizin köpüğü kadar (çok) olsa bile.”

| Kaynak: Buhârî, Daavât 54, Bed’ü’l-Halk 11


3. Lâ ilâhe illallâhu'l Melikül Hakkul Mübin

Hazreti Ali radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre, Rasulullah aleyhissalatü vesselam Efendimiz Hazretleri şöyle buyurmuştur: “Her kim günde yüz kere ‘Lâ ilâhe illallâhu’l Melikül Hakkul Mübin’ derse, bu zikir kendisi için fakirlikten kurtuluş, kabir yalnızlığında yoldaş olur. Bununla zenginliği celbeder ve cennetin kapısını çalar.”

| Kaynak: Şirazi; Hatib; Deylemi.


4. Lâ ilâhe illallah

Ebu’d-Derda radıyallahu anh‘tan rivayetle Rasulullah Sallallahu Teala Aleyhi ve Sellem Efendimiz Hazretleri şöyle buyurdu: “ Her kim yüz kere ‘Lâ ilâhe illallah’ derse, Allah(u Teala) onun yüzünü kıyamet gününde ayın ondördü gibi parlatır ve onu dediği günde, onun kadar veya ondan fazla diyenden başka, ondan daha üstün bir amel hiçbir kimse için yükseltilmez.”

| Kaynak: Taberani, Terğibu Terhib 2/449


5. Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâh

Esed İbni Veda’a radıyallahu anh’dan rivayetle, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurdular: “Her kim, her gün, yüz kere: ‘Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâh’ derse, fakirlik, ebediyyen ona isabet etmez.”

| Kaynak: İbni Ebi’d Dünya, Terğib 2/449


6. Sübhânallahi ve bi–hamdihî sübhânallahi’l–azîm

Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘tan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dile hafif, mîzana konduğunda ağır gelen ve Rahmân olan Allah’ı hoşnut eden iki cümle vardır: Sübhânallahi ve bi–hamdihî sübhânallahi’l–azîm: Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim. Ben Yüce Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tekrar tenzih ederim.”

| Kaynak: Buhârî, Daavât 65, Eymân 19, Tevhîd 58.


7- Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallâhü ekber

Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallâhü ekber demek, benim için, üzerine güneş doğan her şeyden daha kıymetlidir.”

| Kaynak: Müslim, Zikir 32.


8- Estağfirullah

Estağfirullah diyerek istiğfar etmek sürekli devam etmemiz gereken bir ameldir. Allahu Teala’nın çokça tevbe edenleri sevdiği Bakara Suresi 222. Ayetinde geçmektedir. Ayrıca Rasulullah aleyhissalatü vesselam Efendimiz’in şu Hadis-i Şerifleri vardır:

“İstiğfara devam edeni, Allahü teâlâ, dertlerden, sıkıntılardan kurtarır. Ummadığı yerden rızıklandırır.”

| Kaynak: Nesai

“İstiğfar eden, günde 70 defa aynı günahı işlese ısrar etmiş sayılmaz.”

| Kaynak: Tirmizi

“Amel defterinde çok istiğfar bulana müjdeler olsun.”

| Kaynak: İbni Mace, No: 3818

Bu yazılan tesbihleri alışkanlık edip inşaAllah hergün zikretmeye çalışalım ki manevi rızkımızı alalım, Rabbimiz bizi ansın sevsin ve kurtuluşumuza vesile olsun inşaAllah.
Peygamberimiz'in yapmış olduğu zikirler nelerdir?


Soru Detayı

- Peygamber Efendimiz (asm) her gün Allah'ı zikrederdi, diye okumuştum internette. Nasıl zikrederdi; hangi zikirler ile zikrederdi?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

    “Öyle ise beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim. Ve bana şükredin ve beni inkâr etmeyin.”[1],

    “Ve Rabbinin ismini zikret ve her şeyden kesilerek O’na ulaş.”[2],

    “Ey imân edenler! Allah’ı çok zikirle zikredin.”[3]

    “Böylece namazı bitirdiğiniz zaman, artık ayaktayken, otururken ve yan üstü iken (yatarken), (devamlı) Allah'ı zikredin!”[4].

Her organın bir kulluk şekli vardır; kalp ve dilin kulluğu da zikr iledir. Zikretmeyen dil görmeyen göz, işitmeyen kulak, tutmayan el gibidir. Nitekim bir hadiste Resul-i Ekrem (asm) buyurmuşlardır ki:

    “Rabbini zikredenle etmeyenin hâli diri ile ölünün hâli gibidir.”[5]

Yani Rabbini zikreden kimse diridir, Rabbini zikretmeyen kimse de ölüdür. Zikrullah etmeyen kimse her ne kadar dünya işiyle meşgul olsa da zâhiri ibadetten uzak ve muattal olduğu gibi bâtını da bâtıldır. Kalbi uyanık ve zâkir olan kimse dünya işi ile meşgul olsa da kalbi zâkirdir. Nitekim âyet-i celîlede böyle insanlar için:

    “Ticaretin ve alışverişin, onları Allah’ın zikrinden, namazı ikame etmekten ve zekâtı vermekten alıkoymadığı adamlar ki (onlar), kalplerin ve gözlerin (dehşetten) döneceği günden korkarlar.”[6] denmektedir.

A‘râf  Sûresi, 7/205 ve Ahzâb Sûresi, 33/41-42 de Allah’ın içten yalvararak ve korkarak alçak sesle sabah akşam çokça zikir ve tesbih edilmesi emredilmiş, Ankebût  Sûresi, 29/45 de O’nun zikrinin her şeyden üstün olduğu vurgulanmış, Allah’ı anmanın bütün ibadet ve itaatlerden önemli sayıldığı ifade edilmiştir.

İlk dönemlerden itibaren “kitâbü’z-zikr, kitâbü’d-duâ, kitâbü ameli’l-yevmi ve’l-leyle” gibi başlıklar altında, günlük hayatta düzenli biçimde ya da herhangi bir durumda okunması tavsiye olunan duaları rivâyetleriyle birlikte derleyen birçok eser hazırlanmıştır. Sonraki dönemlerde bu tür derlemelerde zikrin mahiyeti, çeşitleri, faziletleri ve faydalarına da önemli bölümler ayrılmış ya da zikir konusunu başlı başına ele alan eserler telif edilmiştir. [7].

Kur’ân’da türevleriyle birlikte birçok âyette geçen zikir, Allah’ı dille hamd, tesbih ve tekbir şekliyle övmek, nimetlerini anmak, bunları kalple hissetmek ve tefekkür etmek,  kulluğun gereklerini akıl, beden ve mal ile yerine getirmek, namaz kılmak, dua ve istiğfarda bulunmak, kevnî âyetler üzerinde düşünmek şeklindeki mânalarının yanı sıra Kur’an, önceki kutsal kitaplar, levh-i mahfûz, vahiy, ilim, haber, beyan, ikaz, nasihat, şeref, ayıp ve unutmanın zıddı gibi anlamlarda da kullanılmıştır.

Zikrullahın envaı çokdur. Lafza-i celâl, kelime-i tevhid, esmâ-i hüsnâ ile zikr olduğu gibi Kur’ân tilâveti, hadis-i şerif kıraati, din ilimleri öğrenmek de hep zikrullahdan ma‘dûddur.[8]  Hadisler ışığında Allah’ı zikretme yollarını, lafızlarını Fahri Kâinattan şu şekilde öğreniyoruz:

Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir:

    “Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah’dan beni bağışlamasını diler, tövbe ederim.” (Buhârî, Daavât 3)

* Müslim, Zikir 41'de geçen bir hadiste de: “Benim de kalbime gaflet çöküyor, ben de Allah’tan günde yüz sefer bağışlanma istiyorum.” buyuruluyor.

Ebû Hüreyre’den rivâyete göre Nebiyy-i Ekrem (asm) Efendimiz:

    “İki kelime vardır ki Rahman Teâlâ’ya sevgili, lisanda hafif mizanda da ağırdırlar. Bunlar, 'Subhanallahi ve bi hamdihi subhanallahi’l azîm.' kelimeleridir.”[9]

Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 

    “Bir kimse sübhânallahi ve bi–hamdihî: Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim, derse, cennette onun için bir hurma ağacı dikilir. ”[10] 

    Nebiyy-i Ekrem (asm) “İmânınızı dâimâ yenileyiniz” buyurduğunda:

    “Yâ Resûlellah imanımızı nasıl yenileyeceğiz?” diye sual olundu. Cevaben:

    “Lâ ilâhe illallah zikr-i şerifini çok yapınız, buyurdu.”[11]

Câbir radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi:

    “Zikrin en faziletlisi lâ ilâhe illallah’tır. ”[12]

Peygamberimiz buyuruyor:

    “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi, zikrini çok ediniz. Zîrâ o, cennetin hazinesidir.”[13]

Peygamberimiz (asm) Efendimiz buyurmuşlardır ki:

    “Her kim günde yüz kere 'Subhanallahi ve bi hamdihi' derse o kimsenin hataları deniz köpüğü kadar da olsa dökülür, yâni mağfiret olunur.”[14]

    “Muhakkak ki Allah Teâlâ’nın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları bellerse cennete girer.” [15]

    “Ne ben, ne de benden evvelki nebîler 'Subhanallahi ve’l hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallahu vellahu ekber.' tesbîhinden daha efdal bir kelime ile tesbîh etmemişlerdir.” [16]

İbn Ömer radıyallahu anhümâ "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu" dedi:

    "Allah'ı anmaksızın çok konuşmayın. Allah'ın zikri dışında çok söz söylemek, kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanların ise, Allah'dan en uzak kimseler olduğu kesindir."[17]

Ebû Hüreyre radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söyledi:

    “Bir kimse her gün yüz defa, 'Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l–mülkü ve lehü’l–hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.', derse, on köle âzâd etmiş kadar sevap kazanır; ona yüz iyilik sevabı yazılır; yüz günahı bağışlanır; bu zikir o gün akşama kadar o kimsenin şeytandan korunmasını sağlar. Bu zikri ondan daha fazla tekrarlayan kimse dışında hiç kimse daha faziletli bir iş yapmamış olur.”

    Resûl–i Ekrem sözüne şöyle devam etti:

    “Bir kimse günde yüz defa 'Sübhânallâhi ve bihamdihî' derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsi bağışlanır.”[18]

Sa‘d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh şöyle dedi:  Bir bedevî Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek:

    – Bana söyleyeceğim bir zikir öğret, dedi. Resûl–i Ekrem ona şu zikri okumasını tavsiye etti:

    “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, Allâhü ekber kebîran ve’l–hamdü lillâhi kesîrâ ve sübhânallâhi Rabbi’l–âlemîn, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l–Azîzi’l–Hakîm:"

    "Tek olan Allah’tan başka ilâh ve O’nun bir eşi ve benzeri de yoktur. Kudreti ve saltanatıyla Allah en büyüktür. Bitip tükenmeyen hamd O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Azîz ve Hakîm olan Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.”

    Bedevî:

    – Bunlar Rabbim için söyleyeceğim dua ve zikirlerdir. Kendim için ne söylemeliyim, dedi. Resûl–i Ekrem:

    “Allâhümmağfir lî verhamnî vehdinî verzuknî: Allah'ım, beni bağışla, bana merhamet et, rızânı kazandıracak işler yaptır ve bana hayırlı rızık ver, de.” buyurdu.[19]

Muâz radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onun elinden tuttu ve:

    “Muâz! Vallahi seni gerçekten seviyorum.” buyurdu. Sonra sözüne şöyle devam etti:

    “Muâz! Her namazdan sonra şu duayı mutlaka okumanı tavsiye ediyorum: Allâhümme einnî alâ zikrike ve şükrike ve hüsni ibâdetik: Allah'ım! Seni anıp zikretmek, nimetine şükretmek, sana lâyık ibadet etmek için bana yardım eyle!...”[20]

Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona ve Fâtıma radıyallahu anhâ’ya:

    “Yatağınıza girdiğiniz zaman veya istirahate çekildiğiniz zaman otuz üç defa Allahü ekber, otuz üç defa sübhânallah, otuz üç defa da elhamdülillâh deyiniz.” buyurdu.[21]

Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

    "Her namazın ardından otuz üçer defa Allah’ı tesbih eder, O’na hamdeder ve tekbir getirirsiniz.”

    Hadisi Ebû Hüreyre’den rivayet eden Ebû Sâlih’in söylediğine göre, sahâbîler bu zikirleri nasıl okuyacaklarını sorunca Resûl–i Ekrem şöyle buyurdu:

    “Her birinden otuz üçer defa olmak üzere sübhânallah, elhamdülillah, Allâhü ekber, dersiniz. "[22] 

Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

    “Her birinizin her bir eklemi (ve kemiği) için bir sadaka gerekir. Binaenaleyh her tesbih sadakadır, her hamd sadakadır, her tehlil sadakadır, her tekbir sadakadır. İyiliği tavsiye etmek sadakadır, kötülükten sakındırmak sadakadır. Kulun kuşluk vakti kılacağı iki rek’at namaz bütün bunları karşılar.”[23]

Ebü’d–Derdâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashâbına:

    “Size en hayırlı, Allah katında en değerli, derecenizi en fazla yükseltecek, sizin için sadaka olarak altın ve gümüş dağıtmaktan daha kazançlı, düşmanla karşılaşıp da sizin onların boynunu vurmanızdan, onların da sizi öldürmesinden daha çok sevap getirecek amelin ne olduğunu haber vereyim mi?” diye sordu. Onlar da:

    – Evet, söyle dediler. Resûl–i Ekrem de:

    “Allah Teâlâ’yı zikretmektir.” buyurdu.[24]

Ebû Hüreyre ile Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

    “Bir topluluk Allah’ı zikretmek üzere bir araya gelirse, melekler onların etrafını sarar; Allah’ın rahmeti onları kaplar; üzerlerine sekînet iner ve Allah Teâlâ onları yanında bulunanlara över.” [25]

Hadislerde de zikrin önemine ve zikir ehlinin faziletlerine işaret edilmiş, zikir halkaları cennet bahçelerine benzetilmiştir. En hayırlı amelin Allah’ı zikretmek olduğu, zikrin altın ve gümüş infak etmekten, düşmanla savaşmaktan bile üstün sayıldığı kaydedilmiştir. Ayrıca zikir maksadıyla bir araya gelen topluluğu ilâhî rahmetin ve meleklerin kuşatacağı, üzerlerine sekînet ineceği, Allah’ın da onları kendi nefsinde anacağı, yeryüzünde “Allah Allah” diyen bir kişi bulundukça kıyametin kopmayacağı belirtilmektedir.[26]

Cenab-ı Allah’ı anmanın sığınma (istiâze), besmele, takdis, tesbîh (sübhânellah), hamdele (elhamdülillâh), tekbir (Allâhü ekber), tehlîl (lâ ilâhe illallah), havkale (lâ havle velâ kuvvete illâ billâh), istiğfar, tasliye (salavât) şeklindeki ifadelerle yapılması mümkündür.

İbadetlerin sıhhati için belli şartlar gerektiği hâlde zikir için hiçbir şart ileri sürülmemiştir; gece gündüz, ayakta, oturarak, yatarak, abdestli abdestsiz zikir yapılabilir.

Dil ile Allah’ı anmanın sesli ya da sessiz yapılması hususunda çeşitli rivayetler vardır. Kur’an’da Allah’ın içten yalvararak ve korkarak yüksek olmayan bir sesle tesbih edilmesi emredilmiş (A‘râf 7/205), Hz. Peygamber yüksek sesle tekbir getiren bir cemaati,

    “Siz ne sağıra sesleniyorsunuz ne de gâibe.” sözleriyle uyarmıştır[27].

Öte yandan bir kutsî hadiste,

    “Kulum beni bir toplulukta anarsa ben de onu daha hayırlı bir toplulukta anarım.” dendiği[28],

Resûlullah’ın ashaptan bir gruba, “Ellerinizi kaldırın ve hep birlikte ‘lâ ilâhe illallah’ deyin.” buyurarak zikir yaptırdığı[29], mescidde yüksek sesle zikir yapan bir kimse için, “Ah edip inleyerek gönülden yakarıyor.” deyip onu engellemediği rivayetleri vardır.

Yine cemaatle kılınan namazların bir kısmında kıraatin sesli, bir kısmında sessiz icra edildiği, hac ve umrede telbiyenin yüksek sesle söylendiği, Kur’an’ın sesli ya da sessiz okunabildiği bilinmektedir. Bu rivayet ve uygulamalar dille zikrin, yerine, zamanına ve kişilerin durumuna göre her iki şekilde de yapılabileceğini göstermektedir[30].

Dipnotlar:

[1] Bakara Sûresi, 152.Âyet.
[2] Müzemmil Sûresi, 8.Âyet.
[3] Ahzab Sûresi, 41. Âyet.
[4] Nisâ Sûresi, 103. Âyet.
[5] Buharî, Daavât, 66.
[6] Nur Sûresi,37. Âyet.
[7] DİA,c.44, s.411.
[8]  Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Duâlar ve Zikirler, s.175.
[9] “Allah’ı hamd ile tesbîh ederim, büyük Allah’ı tesbîh ederim !” demektir. Buhârî, Deavât,65.
[10] Tirmizî, Daavât 60. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 56
[11] Tuhfetüz-zakirîn, 232 (Müsned’den)
[12] Tirmizî, Daavât 9. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 55
[13] Buharî, Daavât, 50.
[14] Buharî, Daavât, 65.
[15] Buharî, Daavât, 68.
[16] El-Câmiu’s-Sağîr.
[17] Tirmizî, Zühd 62
[18] Buhârî, Bed’ü’l–halk 11; Daavât 64, 65; Müslim, Zikir 28. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 59, 62; İbni Mâce, Duâ 14.
[19] Müslim, Zikir 33–36.
[20] Ebû Dâvûd, Vitir 26. Ayrıca bk. Nesâî, Sehv 60.
[21] Buhârî, Farzu’l–humüs 6, Fezâilü ashâbi’n–nebî 9, Nefekât 6, 7, Daavât 11; Müslim, Zikr 80. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 100.
[22] Buhârî, Ezân 155; Daavât 18; Müslim, Mesâcid 142. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 24.
[23] Müslim, Müsâfirîn 84, Zekât 56. Ayrıca bk. Buhârî Sulh 11, Cihâd 72, 128; Ebû Dâvûd, Tatavvu’ 12, Edeb 160.
[24] Tirmizî, Daavât 6. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 53.
[25] Müslim, Zikr 39, 38. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 14; Tirmizî, Daavât 7; İbni Mâce, Mukaddime 17.
[26] Müslim, “Îmân”, 234.
[27] Buhârî, Daavât, 50, 67; Müslim, Zikir, 44.
[28] Buhârî, Tevhîd, 15, 43; Müslim, Zikir, 18, 19.
[29] Müsned, IV, 124.
[30] DİA, c.44, s.410.

(Başak Tijen ÖZBAY)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Tavsiye Edilen Günlük Zikirler


Zikir, zâkir ve mezkûr ne demektir? Zikir nasıl çekilir? Peygamber (sav.) Efendimiz’in sünneti olarak okunması tavsiye edilen günlük zikirler.

Peygamber Efendimiz’in sünnetine uygun olarak tavsiye edilen günlük zikirler.

OKUNMASI TAVSİYE EDİLEN GÜNLÜK ZİKİRLER

Günlük zikirler:

    Estağfirullah.
    Lâ ilâhe illâllâhu vahdehû lâ şerîke lehû, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.
    Sübhanallâhi ve bihamdihî sübhânallâhil azîm.
    Allâhümme eınnî alâ zikrike ve şükrike ve hüsni ibâdetike.
    Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm.
    Sübhânallâhi ve bihamdihî adede halkıhî ve rızâ nefsihî ve zinete arşihî ve midâde kelimâtihî.
    Sübhânallâhi ve bihamdihî.
    Allâhümme Salli alâ Seyyidinâ ve Nebiyyinâ Muhammed.

ZİKİR NE DEMEK?

“Ze-ke-ra” kökünden gelen zikir kelimesi, lügatte; zihinde tutmak, ezberlemek, unutmaksızın hatırda kalmasını sağlamak, kadrini bilmek, mükâfatlandırmak, övgü, senâ, öğüt gibi mânâlara gelmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm’de ise; “hatırlamak, anmak, gereğini yapmakla birlikte hatıra getirmek, mükâfatlandırmak, övmek, şükrünü edâ etmek, tekbir getirmek, duâ ve yakarışta bulunmak, söz, kıssa, haber, kitap, şan, şeref, vaaz, ibadet etmek, ibret almak, delil görmek, îman etmek, itaat etmek, kulluk yapmak, okumak, namaz kılmak, vahiy ve yol göstermek”[1] gibi mânâlarıyla 290 yerde kullanılmıştır. Bunlardan birçoğu “zekera” kökünden türeyen kelimelerdir. Tezkire, tezekkür, mezkûr ve zâkir gibi…

Zikir, Âlemlerin Rabbinin varlığını, emir ve nehiylerini, tesbihâtını, günlük hayatın her ânında canlı tutmak, dünyanın çekici bütün ihtişam, süs ve meşguliyetlerine rağmen yaratılış gayesinin şuurunda olmak, itaat ve teslimiyette bulunmaktır. Nitekim en büyük zikir olan Kitab/Kur’ân-ı Kerîm, Âlemlerin Rabbinin “Kelâmullâh”ı ve “Kutlu mesajı”dır. Onunla kurulan kalbî beraberlik, yapılan çalışma, tâlim, tekrar, itaat ve ittibâ; en büyük zikirdir. Bu zikir, hem kalbî beraberliği değerli, şanlı, şerefli kıldığı gibi; hem de zikrin sonunda ulaşılan ilim, terbiye ve kemâlâtla, insana kendisinden istenen başarıyı kazandırmış olmaktadır. Âyet-i kerîmelerde:

“…Sana bu Zikr’i (Kur’ân’ı) indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın, tâ ki düşünüp öğüt alsınlar.” (en-Nahl, 44)

“Sen ancak zikre (Kur’ân’a) uyan ve görmeden Rahmân’dan korkan kimseyi uyarabilirsin...” (Yâsîn, 11) buyrulmuştur.

Kitap, Âlemlerin Rabbini tanıttığı, öğrettiği gibi; öğüt ve nasihat olarak dünya ve âhiretin mahiyetini, hesâbı, haşri, ölümü ve hayatı anlatmakta; hattâ geçmiş kavimlerin hayatlarından ve âkıbetlerinden bilgiler vererek ikazlarda bulunmaktadır.
ZİKİRDEN MAHRUM OLMAK

Tâhâ sûresinde; “Benim zikrimden yüz çeviren kimseye dar bir geçim vardır…” (Tâhâ, 124) şeklinde geçen “zikir” kelimesini müfessirler, genel olarak Allâh’ı inkâr etme, O’nun öğrettiği ve gösterdiği yola ittibâ etmeme, emir ve nehiylerine itaat etmeme gibi mânâlarla açıklamaktadırlar. Âyetin devamında geçen “dar bir geçim vardır” ifadesini de Allâh’ın hoşnutluğundan uzak düşme, mü’min olarak teslim olamamanın verdiği hüsran ve mahrumiyet olarak yorumlamaktadırlar.[2]

Dolayısıyla zikirden uzak kalmak, nasipsiz olmak, mahrûmiyet, hem dünyevî hem uhrevî dar bir geçim, sıkıntı ve sıklet olarak tasvir edilmektedir. Hattâ müşrik ve münâfıklara verilen refah, mal-mülk ve dünyevî nîmetler dahî, dar geçimin sıkıntı ve sıkletin içine girmektedir. Nitekim dünya ve dünya nimetlerinin Allah Teâlâ’nın indinde hiçbir değer ve kıymeti yoktur. Hattâ Âlemlerin Rabbi, bazı kullarına âhiret sorgusunu ve azâbını daha fazla çetinleştirmek üzere -kahrından- verdiğini bildirmektedir. Zümer Sûresi’nde:

“…Allâh’ın zikrine karşı kalpleri katı olanların vay hâline! İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler.” (ez-Zümer, 22) âyetinde de vurgulandığı gibi, dünyevî başarı ve kazançlar kıstas değildir.

KURAN’DA ZİKİR İLE İLGİLİ AYETLER

“Kitaptan sana vahyedileni oku, namazı îtinayla kıl. Kuşkusuz namaz, hayâsızlıktan ve her türlü kötülükten alıkoyar. Allâh’ı zikretmek, elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah ne yaparsanız hepsini bilir.” (el-Ankebût, 45)

“Artık siz Beni anın ki, Ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.” (el-Bakara, 152)

“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerinde yatarken Allâh’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler…” (Âl-i İmrân, 191)

“Allâh’ı nefsinde, içinde huşû ve korku ile gece-gündüz, açık ve gizli zikret. Sakın gafillerden olma!” (el-A’râf, 205)

“Ey îmân edenler! Allâh’ı çokça zikredin.” (el-Ahzâb, 41)

“…Münâfıklar namaza üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allâh’ı da pek az hatıra getirirler.” (en-Nisâ, 142)

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem:

“-Size amellerinizin en hayırlısını ve Rabbiniz katında derecelerinizi en çok yükselteni, sizin için altın, gümüş vermenizden ve düşmanınızla sabahleyin karşılaşıp boyunlarını vurmanızdan ve onların da sizin boyunlarınızı vurmasından daha hayırlı olanı haber vereyim mi?” diye sordu. Sahâbîler:

“-Evet, yâ Rasûlâllah! Haber ver.” dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“-Âlemlerin Rabbini zikretmektir!” buyurdu.[3]

NASIL ZİKİR?

Anmak, gereğini yapmak sûretiyle hatırda tutmak, duâ ve yakarışta bulunmak, ibadet etmek, ibret almak, yol göstermek gibi mânâlara geldiğini söylediğimiz zikri, Ebû Nasr es-Serrâc şöyle sınıflandırmıştır:

“Lisanla yapılan zikrin sevabı bire on, kalp ile yapılan zikrin sevabı bire yedi yüz misliyle verilmektedir. Bunun yanında, zikrin en ileri mertebesi olan Hakk’a yakınlık dolayısıyla muhabbet ve hayâ ile dolmanın sevabı ise sayılamayacak ve tartılamayacak derecede yüksektir.”

Nihayetinde yaratılış maksadı olan itaat ve zikir, doğumdan ölüme kadar süren hayatın mi‘yârı; yani ayar vereni, düzenleyicisi, kıymet verenidir.

Sûfîler de makbul olan zikrin Allah’tan başka her şeyi unutmakla ve mâsivâyı terk etmekle gerçekleşeceğini bildirmişlerdir.

Sehl bin Abdullah’a göre zikir, Allâh’ın seni gördüğü hususunda kesin bilgiye ulaşmak, kalbinle O’nun sana senden daha yakın olduğunu görerek O’ndan hayâ etmek, bu durumu nefsine ve davranışlarına yansıtmaktır. Hâlis bir zikir için öncelikle takvânın gerçekleşmesi gerekir. Gerçek takvâ, haramlardan kaçınmak ve faydasız/gereksiz şeylerden uzaklaşmakla elde edilir.[4]

Bunu Fahruddin er-Râzî şu şekilde açıklar:

“Zikir, lisânın zikri, kalbin zikri ve rûhun zikri olarak bölümlere ayrılır. Dilin zikri, tâzim ve senâya delâlet eden kelimeleri söylemektir. Kalbin zikri, Allâh’ın zâtına ve sıfatlarına dâir hükümlere vâkıf olmak için emir ve nehiyleri üzerinde düşünmek ve çalışmaktır. Uzuvların zikri ise, uzuvların ibadette, halka ve Hakk’a hizmette kullanılmasıdır. Bunun için Allah namaza zikir adını vererek, «Allâh’ın zikrine koşunuz» buyurmuştur. Gözlerin zikri ağlamak, kulakların zikri dinlemek, dilin zikri hamd ü senâ etmek, ellerin zikri Allah yolunda sadaka vermek, yardım ve hizmet etmektir. Bedenin zikri vefâ, kalbin zikri Allah’tan korkmak ve rahmetini ummak (havf ve recâ), rûhun zikri ise teslim ve rızâdır.”[5]

İmâm-ı Gazâlî -rahmetullâhi aleyh- ise, zikreden “zâkir”i; zikrullâhın şerefinden dolayı şehâdet rütbesiyle vasıflandırır ve şöyle söyler:

“Yaşamakta esas gâye, son nefestir. Yani kalp, mâsivâ ile tamamen alâkasız bulunarak Allâh’a dalmış bir vaziyette dünyayı terk edip Allâh’a yönelmelidir. Zâkir kul, Allah’ta müstağrak olmaya gücü yeterse bu insan, savaş safında ölmüş gibidir. Çünkü canından, âilesinden, malından ve çocuklarından tamamen arzusunu kesmiştir. Hattâ dünyadan tamamen vazgeçmiştir. Zira dünya, yaşamak için sevilir. Hâlbuki Allâh’ın muhabbeti ve rızâsını kazanmak çabası içerisinde olan zâkir için dünya hayatının kıymeti yoktur. İşte bu, Allah indinde en büyük noktadır. Ve bundan dolayıdır ki şehâdet, büyük mertebeyi hâiz olmuştur.”[6]

NAMAZ VE ZİKİR

En büyük zikirlerden biri de hiç şüphesiz namazdır. Kudsî hadîste Âlemlerin Rabbi:

“Ben namazı kulumla kendi aramda ikiye böldüm. Yarısı Bana, öbür yarısı kuluma aittir...” buyurmuştur. (Müslim, Salât, 38)

Namaz, hadîs-i şerîflerde, “dînin direği[7], mü’minle müşriğin alâmet-i fârikası[8], en hayırlı ibadet[9]” olarak bildirilmiştir. Namaz, diğer bütün ibadetleri içinde toplayan şâmil bir ibadettir.[10] Namazla yapılan zikir, Âlemlerin Rabbi katında bizzat müşerref olunarak yapılan zikir gibidir. Namazla yapılan zikir, Âlemlerin Rabbinin dâvetiyle kabul edilmiş bir zikirdir. Zira kulun Rabbine en yakın olduğu hâlde yaptığı bir zikirdir. Bu vesîle ile namaza dururken en güzel kıyafetler giyilir, ağız kokusu yapan rahatsız edici yiyeceklerden sakınılır.

TAVSİYE EDİLEN GÜNLÜK ZİKİRLER

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“Allâh’ı anmaksızın çok konuşmayın. Allâh’ın zikri dışında çok söz söylemek, kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanların ise, Allah’tan en uzak kimseler olduğu kesindir.” buyurmuştur. (Tirmizî, Zühd, 62)

1. Estağfirullah.

Bakara sûresinde; “…Allah çok tevbe edenleri ve içi dışı temiz olanları sever.” (el-Bakara, 222) buyrulmuştur.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuştur:

“Vallâhi ben günde yetmiş kereden fazla bağışlanma diler, Allah’a tevbe ederim.” (Buhârî, Deavât, 3)

“İstiğfâra devam edeni, Allah umulmadık yerde ve zamanda rızıklandırır, her türlü sıkıntıdan kurtarır.” (Ebû Dâvûd, Vitir, 26/1518; İbn-i Mâce, Edeb, 57)

“(Kıyamet günü) amel defterinde çok istiğfar bulunan kimseye müjdeler olsun!” (İbn-i Mâce, Edeb, 57)

2. “Lâ ilâhe illâllâhu vahdehû lâ şerîke lehû, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.”

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem:

“Kim, «Lâ ilâhe illâllâhu vahdehû lâ şerîke lehû, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr: (Allah’tan başka ilâh yoktur, O tektir, O’nun benzeri yoktur, mülk O’nundur. Hamd O’na mahsustur. O’nun her şeye gücü yeter.)» zikrini günde yüz kere söylerse; kendisine on köle âzâd etmiş gibi sevap verilir. Yüz sevap yazılır, yüz günâhı silinir. Akşama karşı onu şeytana karşı muhafaza eder. Bundan daha fazlasını okumayan hiçbir kimse, o adamınkinden daha efdal bir amel getiremez.” buyurmuştur. (Buhârî, Ezan, 155)

3. “Sübhanallâhi ve bihamdihî sübhânallâhil azîm”

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Dile hafif, mîzâna konduğunda ağır gelen ve Rahman olan Allâh’ı hoşnut eden iki cümle vardır: «Sübhânallâhi ve bihamdihî sübhânallâhil azîm» (Ben, Allâh’ı ulûhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamd ederim. Ben, Yüce Allâh’ı ulûhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan tekrar tenzih ederim)” buyurmuştur. (Buhârî, Tevhid, 58)

4. “Allâhümme eınnî alâ zikrike ve şükrike ve hüsni ibâdetike.”

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Muâz bin Cebel’in elinden tutarak:

“-Ey Muâz, her namazdan sonra şu duâyı okumanı tavsiye ediyorum.” buyurmuş ve şöyle demiştir:

«Allâhümme eınnî alâ zikrike ve şükrike ve hüsni ibâdetike»

(Allâh’ım, Seni zikredebilmem, Sana şükredebilmem ve Sana güzelce ibadet edebilmem için bana yardım et.)” (Ebû Dâvûd, Vitir, 26)

5. “Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm.”

Peygamber Efendimiz -sallâllâḥu aleyhi ve sellem-:

«Sübhânallâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm.» (Allah bütün noksanlıklardan münezzehtir. Bütün hamdler O’na mahsustur. Allah’tan başka söz sahibi yoktur. Allah en büyüktür, azamet sahibi Yüce Allah’tan başka güç ve kudret sahibi yoktur.) demek, benim için üzerine Güneş doğan her şeyden daha kıymetlidir.” buyurmuştur. (Müslim, Zikir, 32)

6. “Sübhânallâhi ve bihamdihî adede halkıhî ve rızâ nefsihî ve zinete arşihî ve midâde kelimâtihî.”

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, sabah namazından kuşluk vaktine kadar zikir yapan Cüveyriye Vâlidemize:

“-Sabah namazından sonra üç kez söylemiş olduğun şu tesbih, bütün onların sevâbına eşittir.” buyurmuş[11] ve zikri şöyle tâlim etmiştir:

“Sübhânallâhi ve bihamdihî adede halkıhî ve rızâ nefsihî ve zinete arşihî ve midâde kelimâtihî.”

(Yarattıkların adedince, râzı olduğun nefisler adedince, Arşının güzellikleri sayısınca ve kelimelerin adedince Sana hamd ederek Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim.)

7. “Sübhânallâhi ve bihamdihî”

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Kim günde yüz kere «Sübhanallâhi ve bihamdihî» (Allâh’a hamd ederek, O’nu bütün noksanlıklardan tenzih ederim.) derse, hataları dökülür, hattâ denizin köpüğü kadar çok olsa bile.” buyurmuştur. (Buhârî, Deavât, 54)

8. “Allâhümme Salli alâ Seyyidinâ ve Nebiyyinâ Muhammed”

Allah Teâlâ:

“Ey îman edenler! Allah ve melekleri Peygamber’e çok salavât getirirler. Siz de O’na salavât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin.” buyurmuştur. (el-Ahzâb, 56)

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de, “Kıyamet günü insanların bana en yakını, bana en çok salavât okuyanıdır.” buyurmuştur. (Tirmizî, Vitr, 21)

O hâlde dilimiz döndüğünce Peygamber Efendimize, âline, ehl-i beytine ve ashâbına salât ü selâm getirerek onlarla dünyevî ve uhrevî birlikteliğimizi artırmaya çalışalım. Zîrâ bu fânî dünyada onlardan daha yakın ve vefâlı bir dost bulmamız zordur.

Dipnotlar:

[1] Kur’ânî Kavramlar, Kur’ân Lügati. [2] Taberî, Câmiu’l-Beyân, XVI, 225, 227. [3] İmâm-ı Mâlik, Muvatta, I, 211. [4] Şehâbeddin es-Sühreverdî, sh: 221-222. [5] et-Tergîb ve’t-Terhîb, II, sh: 399. [6] et-Tergîb ve’t-Terhîb, II, sh: 399-400. [7] Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, III, 39. [8] Müslim, Îman, 134. [9] Bkz: Buhârî, Mevâkît, 5; Cihâd, 1, Edeb, 1; Müslim, Îmân, 137-139. [10] Ömer Nasûhî Bilmen, İlmihal, sh: 104. [11] Müslim, Zikir, 79.

Kaynak: Seher Küçük, Şebnem Dergisi, Sayı: 180

RAŞiT TUNCA

BAŞAĞAÇLI RAŞiT TUNCA
Raşit Tunca

FORUMUMUZDA
Dini Bilgiler...
Kültürel Bilgiler...
PNG&JPG&GiF Resimler...
Biyografiler...
Tasavvufi Vaaz Sohbetler...
Peygamberler Tarihi...
Siyeri Nebi
PSP&PSD Grafik

BOARD KISAYOLLARI

ALLAH

Allah



BAYRAK

TC.Bayrak



WEB-TUNCA


Radyo Karoglan

Foruma Misafir Olarak Gir


Forumda Neler Var


Karoglan-Raşit Tunca - Dini - islami - Dini Resim - FIKIH - Kuran - Sünnet - Tasavvuf - BAYRAK - Milli - Eğlence - PNG - JPEG - GIF - WebButtons - Vaaz - Sohbet - Siyeri Nebi - Evliyalar - Güzel Sözler - Atatürk - Karoglan Hoca - Dini Bilgi - Radyo index - Sanal Dergi




GALATASARAY

G A L A T A S A R A Y


FENERBAHÇE


F E N E R B A H C E


BEŞiKTAŞ

B E Ş i K T A Ş


TRABZONSPOR

T R A B Z O N S P O R


MiLLi TAKIM

M i L L i T A K I M


ETKiNLiKLERiMiZ


“Peygamberimiz Buyurdular ki Birbirinize Temiz ağız ile Dua edin. Bizde Sayfamızı ziyaret edenlerin ve bu bölümü ziyaret edenlerin kendilerinin Ruhaniyetine, geçmişlerinin Ruhuna Yasin Okuyup hediye ediyoruz Tıkla, ya sende oku yada okunmuş Yasinlerden Nasibini Al”
(Raşit Tunca)



MEVLANA'DAN

“ Kula Bela Gelmez Hak Yazmadıkca, Hak Bela Yazmaz Kul Azmadıkca, Hak intikamını, Kulunun Eliyle Alır da, Bilmiyenler Kul Yaptı Sanır."
(Hz. Mevlana)